Hayırlı olsun
Açıkça söylemek gerekirse ben, 12 Eylül’de yapılacak referanduma “Hayır” deme kararı aldım. Bunun nedenlerini; hem benim gibi düşünenlere, hem de aksi fikirde olanlara açıklama gereğini duyuyorum.
Açıkça söylemek gerekirse ben, 12 Eylül’de yapılacak referanduma “Hayır” deme kararı aldım. Bunun nedenlerini; hem benim gibi düşünenlere, hem de aksi fikirde olanlara açıklama gereğini duyuyorum. Öncelikle şunu açıklamamın yerinde olacağını sanıyorum. Ben fanatik bir insan değilim ve hiçbir zaman da peşin fikirli düşüncelerle hareket etmedim. Bu referanduma karşı oluşumun ilk nedeni; yapılması düşünülen anayasa değişikliğinin, ülkenin ihtiyaçlarına cevap vermek yerine, ayrılıkçı düşüncelere yol açan bir fanatizmle ele alınmış olmasıdır.
Evet, 82 Anayasası bir askeri ihtilalden sonra yapılmıştır. Zaten yapılan referandumda bu anayasa %97 gibi çok yüksek oy almıştır. Eğer toplum tarafından benimsenmemiş olsaydı, bu anayasa bu çoğunlukta oy alabilir miydi?
İhtilalden sonra Kenan Evren’in desteklediği partinin seçilememesi, halkımızın, ihtilalcilerin isteği doğrultusunda oy kullanmadıklarının ve hür vicdanlarının emrini yerine getirdiklerinin bir kanıtı sayılır. Demek ki o günün şartlarında bile vatandaşlarımız hür vicdanlarının sesine uyabilmişlerdi. Çünkü toplum, her şeye rağmen bugünkü kadar yozlaştırılmamıştı.
Oylarını alabilmek için fakir halka yiyecek-yakacak ve beyaz eşya dağıtılmadığı gibi politikacıların yollarına gül suyu serpilmiyordu. İktidar yanlılarının bu çabalarının boşuna olmadığını kabul etmek gerekiyor. Çünkü çıkacak “Hayır” oyunun kendilerinde büyük bir hayal kırıklığı yaratacağına hiç şüphe yok.
82 Anayasası’nda hiçbir olumsuzluk bulunmadığı söylenemez. Ancak bunların değiştirilmesi, Avrupa Birliği ve ABD’nin emirleri doğrultusunda ele alınmamalı, ülkemizin ihtiyacı ve halkımızın istekleri ön planda tutulmalıydı.
Anayasa değişikliği, ilk olarak iktidar partisinin siyasi tercihlerini güçlendirmek için ele alınmıştır. Eğer öyle olmasaydı iktidar yandaşı hukukçular yerine, tarafsızlık ilkesine sahip hukukçularımız tarafından düzenlenmesi yoluna gidilir, üniversitelerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, diğer siyasi partilerin görüşlerinin yer alacağı bir birliktelikle yola çıkılırdı.
İlk yanlış, “Darbe Anayasası” – “Sivil Anayasa” tartışmalarının başlatılması olmuştur. Ve ne yazık ki, tartışmalar iktidar taraftarları ile karşıtları arasında gereksiz yere yoğunlaştırılmıştır. Oysaki mevcut anayasa 28 yıldır zaten kullanılıyor.
İkinci ve daha büyük kusur; anayasa değişikliği görüşmelerinin çok aceleye getirilmesidir. Adeta yangından mal kaçırılır gibi bir yol izlenmiş, sahip olunan oy çokluğuna dayanılarak, ileri sürülen karşı görüşler hiç dikkate alınmamıştır. İzlenen bu yolun demokrasi ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Olsa olsa bunun adına, çoğunluk oylarının yarattığı “Demokratik Diktatörlük” denilir.
Oyun parklarında tahterevalli oynamak, ne politikacıların, ne de yargı mensuplarının işi olmayıp, oyun çağındaki çocukların hakkıdır.
“Analar Ağlamasın” diye yapılan gerçek dışı ve anlamsız siyasi ataklar, her gün daha çok sayıda şehitler vermemize ve ana-babaların daha çok ağlamasına neden olmaktadır.
Bütün bu olumsuzluklar; bu referandumdan evet sonucu çıktığında, bir araya gelerek, birleşip bütünleşecek ve daha büyük olumsuzlukları ortaya çıkaracaktır.