Yönetim biçimi
Ben, Arap yazısının benimsetilmek istenmesinin maksatlı olduğunu düşünenlerdenim. Bunun amacı; on yıllardır dinsel devlet kurdurulmasına yönlendirmek çalışmalarının bir parçası olabilir.
Peki, kimler Türkiye’nin dinsel devlet olmasını isterler: Yahudi-Hristiyan birliğinin (birliklerinin) içindekiler olabilir mi?
Müslüman olmayan kişi ve toplumların Türkiye’nin dinsel devlet olmasını istemesi; ilk başta tabi ki çok garip bir durum.
Bunun sonucunda ulaşmak istedikleri nokta, kukla bir ülkeye dönüştürmekten başka bir şey değildir. Kukla bir ülke demek, her konuda o ülkenin uydusu gibi davranılmasından başka bir şey değildir.
Türkiye’yi İslamcı bir devlete dönüştürmenin yolu da bunun gibi bir takım aşamalardan (Osmanlıca/Arapça) geçirmekle mümkün olacaktır. Laiklikten uzaklaştırarak, Arap yazısı benimsetilerek ulaşılmak istenen noktaya gelinecektir.
Tam bağımsız ve ulusçu olunmadığı sürece de başka bir ülkenin uydusu olmaktan başka bir seçenek olmayacaktır. Yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı kullanmak / kontrol etmek, hem de olası; dünyanın ikinci ve üçüncü büyük gücü durumunda olan ve buna uğraşan toplumlardan bu şekilde, yani İslamcı bir devlet yaparak Türkiye’yi uzak tutacaklardır.
Unutulmamalıdır ki, bunu isteyen ABD’nin zamanındaki başkanlarından George Bush, “Biz dini inançlara sahip bir partiyiz. Ülkemizi Yahudi-Hristiyan Birliği’nin tek mirasçısı ve lideri olarak ayakta tutmaya kararlıyız.” demişti.
Şimdi, kendilerini böyle bir birliğin tek mirasçısı ve lideri olarak görenlerin yönettiği ülkenin isteği ve yönlendirmesiyle böylesi bir tuzağa düşmek, din istismarı yapılarak mümkün olacaktır. Bunu kendileri çok iyi biliyorlar.
Dini kullanarak yapılanlar ve söylenenler Türk halkının duygu, düşünce ve inançlarıyla oynamaktan başka bir şey değildir.
Hiçbir ülkenin güdümüne girmeden herkes / her Müslüman olması gerektiği gibi ibadetini pekala yapabilir. Bunun için başka kişilere asla gerek yoktur. Zaten İslam’da kulla Allah arasında üçüncü bir kişiye gerek de yoktur. Kaldı ki bunun dinimizde yeri de yoktur. İslamiyet’in temelinde ve İslam’da gerçek anlamda ruhban sınıfı yoktur.
Yazının en başına dönersek; her Müslüman kendi dilinde ibadet yapabilir: Anlamını bilerek!
Ulusçu yönetim biçimimizi ve bu yöndeki yasalar korunduğu sürece, bunlara ek olarak kamuoyu da bu bilincini kaybetmediği sürece Müslüman olmayan ve kendi sömürgeciliğinden başka düşüncesi olmayan devletlerin ne oyuncağı ne de uydusu oluruz.
Herkes anlayarak, bilerek ve kendi istediği için dinini yaşar.. İslam’ın gerekliliklerini, ibadetlerini yerine getirir..