Sorunu aşmak, daha kolay olur diye…
Yenişehir’de görev yapan öğretmenler; Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 2011 yılı için planlanmış hizmet içi eğitim seminerlerine ilgi duymadı.
Yenişehir’de görev yapan öğretmenler; Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 2011 yılı için planlanmış hizmet içi eğitim seminerlerine ilgi duymadı. BİZİM GİBİ ÇOK KIZIYORLAR
Üretmekten çok seviyoruz tüketmeyi.
Birçok ilçede, çok sayıda açılan seminerler, Yenişehir’de yapılamadı ve de yapılamayacak.
Çünkü İl Milli Eğitim Müdürlüğü, seminerlerin nerede ve ne zaman yapılacağına dair programını yaptı.
Öfke kontrolü, memur hakları ve vazifeleri, vatandaşlık, halk oyunları ve internet kullanımı gibi onlarca isim altında yapılan seminerlerde, öğretmenler yoğun bir eğitim sürecinden geçiyor.
İlçelerde bu seminerlerin açılabilmesi için 12 öğretmenin başvuruda bulunması yeterli oluyor.
Talep edilen seminer, İl Milli eğitim Müdürlüğü tarafından programa alınıyor ve zamanı ile birlikte öğretmenlere duyuruluyor.
Konunun uzmanı ise yine İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından görevlendiriliyor.
Her neyse, sorun şu ki Yenişehir’de görev yapan öğretmenler bu seminerlerin hiçbirini talep etmemiş.
Aklıma gelen iki nedenden ilki; öğretmenlerimizin kişisel gelişimlerini tamamladıkları ve bu nedenle desteğe ihtiyaçlarının olmadığı…
İkincisi de konunun, öğretmenlere duyurulmasında bir zafiyetin yaşanmış olabileceği.
Sınırlı sayıda ki öğretmenle yaptığım görüşmeden bir sonuç çıkarmam gerekirse bu tür bir zafiyetten söz etmek mümkün.
Seminer konuları içinde özellikle birisi ilgimi çekti. Öfke kontrolü.
Konuyu çok sevdim. Yenişehir’de yapılabilseydi izlemek isterdim.
Özellikle öğretmenlerimizin ihtiyaç duyacakları bir konu olduğuna inanıyorum ama her nedense böyle bir ihtiyaç oluşmamış.
Sadece bu da değil.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından planlanmış, ilgimi çeken seminerlerden bazı konu başlıkları şöyle:
Halk oyunları ve drama, diksiyon ve güzel konuşma, akıllı tahta kullanımı, kuantum öğrenci koçluğu, ilk yardım, grafik tasarım, uygulamalı problem çözme, tarih dersi, kaynaştırma, insan hakları, demokrasi ve vatandaşlık, memurların hak ve ödevleri, disiplin hukuku…
Öğretmenlerimizin talep etmeyişlerini, duyuru sorunu olarak görmek istiyorum.
Sorunu aşmak, daha kolay olur diye…
Al, sat işini çok sevmemizin nedeni de bu, en önemli sorunumuz da bu bizim.
Bu nedenle hemen herkes ithalatçı…
Üniversite mezunları; bu nedenle işsiz dolaşıyor. Üretmeden tüketen bir topluma dönüştük.
Her gece televizyon ekranlarında izlediğimiz başka hayatları, gerçekle ilgisi olup olmadığına bakmaksızın kabulleniyor ve ertesi günün önemli konusu edasıyla konuşuyoruz.
Hepimiz ayrı ayrı kanallarda, ayrı ayrı programlarda belki ama aynı yerde buluşuyoruz.
İzlediğimiz hayatlara imreniyor, onların dertleriyle dertleniyoruz.
Sayıları gün geçtikçe artan yorumcuların anlattıklarına inanıyor, gönüllü taşıyıcısı oluyoruz.
Hayatımızın hiçbir alanında ürettiğimiz bir şey yok.
Hazır hayatları, hazır düşünceleri, hazır reçeteleri tüketiyoruz.
Başkaları gibi düşünüyor, başkaları gibi yaşıyor ve başkaları gibi giyinip başkaları gibi konuşuyoruz.
Bu da bir tür tüketim.
Duygularımıza, ümitlerimize yenilerini eklemek yerine, boş hayatları, senaryoları izleyerek tüketiyoruz ömrümüzü.
Ne oldu o sohbetlerimize, dertleşmelerimize, paylaşımlarımıza.
Komşumuzun, arkadaşımızın, kardeşimizin hatta anne-babamızın neler yaşadığını bilen kaç kişi kaldı. En son hangisiyle oturup dertleştiniz. Hangisinin derdiyle oturup ağladınız? Hangi sırrını paylaştınız? Hatırlayanınız var mı?
Yirmi yaşında üniversite öğrencisinin, babasının hastalığını soran tanıdığına,“ iki gündür görmedim” derken ki rahatlığını anlamak kolay mı?
Hayatının en önemli sorunu olarak, cep telefonunda kontör bitmesinin gören gençlerimize, doğru model olabiliyor muyuz?
Bize bakıyorlar, bizim gibi düşünüyorlar,
Çalışmadan para kazanmanın peşindeler.
Hap yap para kap, anlayışımızı, doğru örnek sanıyor, kendi harçlıklarını çıkarabilecekleri işlere burun kıvırıyorlar.
Hiç düşünmedikleri ise üretmek.
Ne bir düşünce, ne bir değer üretiyorlar.
Ailelerinden aldıkları harçlıkları kullanırken bile tüketiciler.
“Pırıl pırıl, yepyeni, dinamik ve üretken bir nesil geliyor” değerlendirmelerine katılmıyorum.
Bizim gibiler geliyor. İnanın tıpkı bize benziyorlar.
Onlar da üretmeden tüketmek istiyorlar.
Siz yine de böyle söylemeyin. Bizim gibi çok kızıyorlar.