Dolar 34,6904
Euro 36,7503
Altın 2.961,86
BİST 9.652,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 15°C
Az Bulutlu
Bursa
15°C
Az Bulutlu
Paz 12°C
Pts 11°C
Sal 10°C
Çar 12°C

Memleketim

Kadın, erkek, çoluk çocuk Van’a doğru yol alıyoruz. Üstlerinden başlarından belli gariban insanlar. Bir magazin programı var televizyonda. Kadınlar gözlerini kırpmadan izliyorlar.

Memleketim
1 Mart 2011 00:15
A+
A-

Kadın, erkek, çoluk çocuk Van’a doğru yol alıyoruz. Üstlerinden başlarından belli gariban insanlar. Bir magazin programı var televizyonda. Kadınlar gözlerini kırpmadan izliyorlar.

Modacı Cengiz Abazaoğlu güzel bir bayan yarışmacıya övgü dolu sözler sıralıyor. Amaç en fazla bin lira harcayarak belirlenen sürede süslenip püslenmek. Spiker, “Arzu Hanım’ın biryandan makyajı yapılırken bir yandan da saçları yapılıyor. Herkes etrafınızda Arzu Hanım. Çok gergin anlar yaşıyorsunuz,” diyor.

Kulağımda bu muhabbet, pencereden dışarı bakıyorum. Arzu Hanım’dan daha fazla geriliyorum. Otobüs güçlükle ilerliyor. Kar her yanı kaplamış, tek katlı evlerin penceresini örtmek üzere. İnsanlar çatılarda kar temizliyor. Ne yer, ne içerler? Bu yoksul köylerde köylüler.

Trajikomik bir durum. Duyduklarım ve gördüklerim içimi acıtıyor.

Maalesef sonraki günlerde de devam ediyor benzer görüntüler. Salaş yerlerde oturup, kömür sobasının etrafında ısınırken plazma televizyonda sosyeteyi takip ediyor insanlar. Oysaki temel ihtiyacımız barınmak, ısınmak.

…………………………………..

Iğdır’dan Van’a geçerken Doğubayazıt’ta mola verdim. İshak Paşa Sarayı’nı görmek için. Araç çıkmaz dediler. Onca yol gelmişim, Iğdır’da bir gece kalmışım, bir de kara mı takılacağız?! Kafaya koymuşum bir kere, gideceğim. Neyse ki dağcı bir genç buldular.

Mesafe yakın gibi gözükse de aldatıyor insanı. Uzunca bir yürüyüş ve tırmanış sonrası vardık tepeye. Bambaşka bir atmosfer vardı yukarıda. Saray ve etrafındaki manzara görülmeye değer.

Kapısında bir resmimi çektirmek istiyorum. Poz veriyorum. Sarayı fethetmiş bir halim var.

……………………………………

Ayrılıyorum. Bu değişik ortamda biraz yabancı kaldığımı duyumsuyorum. Çaldıran, Muradiye derken Van’a varıyor otobüs. Şehrin girişinde Van Kalesi karşılıyor. Yaklaşık iki bin metre uzunluğunda yüz metre yüksekliğinde. Kale içerisinde Urartular’a ait çivi yazılı tabletler, mabetler, kaya mezarları, camiler…

Kalenin güneyinde eski şehir yer alıyor.1915 Rus-Ermeni işgaline kadar Müslüman ve diğer azınlıkların birlikte yaşadığı şehir. Tarihi hissetmek isteyenlerin muhakkak uğraması gereken bir yer.

……………………………………

Hayvanat bahçesinde görmüştüm daha önce. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kampusundaki Kedi Evi’ni geziyorum. Van kedileri orada koruma altına alınmış. Yavruları çok sevimli. Küçük sandalyelerine kurulmuşlar. Beni görünce sevindiler sanki. Sevgi ve ilgiye öyle hasretler ki.

……………………………………

Buralara kadar gelmişken Bitlis’i, Tatvan’ı görmemek olmaz. Bitlis hakkında komik bir hikâye anlattılar. Japon’un biri bir gece Bitlis’ten geçiyormuş otobüsle. Bakmış koca koca gökdelenler. Şaşırmış “New York, New York” diye haykırmış. Bir gece kalayım, bu muhteşem şehri göreyim istemiş. Bir otelde geceyi geçirmiş. Sabahta gezecek güya. Ancak hava aydınlanmaya başlayınca bir de ne görsün kayaların üzerinde sıradan dört beş katlı evler. Karışık, bakımsız bir kent görüntüsü. “Bir şey yok, bir şey yok,” diye avaz avaz bağırarak, tası tarağı toplayıp kaçıp gitmiş.”

Hikâyenin ardından ben de merak ettim bu şehri ve gittim. İlginç bir yapılaşma ve tarih, en önemlisi dost canlısı insanları var. Bir de ‘Büryan Kebabı.’ Tadı hala damağımda…

……………………………………

Anadolu beni şaşırtmaya devam ediyor. Bir şeyler yemek için etrafa bakınıyorum. Kafeler genelde dördüncü ya da beşinci katlarda yer alıyor. Çoğunlukla asansör yok.

Bir binanın en üst katında, ‘Deyim Cafe’ diye bir yer. Ulaşmak için beş kat çıkıyorum, vasat bir ortam. Garson geliyor, yiyecek bir şeyler ısmarlarken “İnternet var mı?” diye soruyorum. Sadece internet olsa iyi her masaya notebook veriyorlar. Hem de ücretsiz.

Yolculuk sona ererken, Van kahvaltısı ile kapanışı yapıyorum. “Bak Hele Bak Yusuf Konak” bu işin bir numaraları yeri.

……………………………………

Anadolu’mun insanı, doğası, kültürü zenginleştirdi beni. Hiç unutamayacağım anıları kazandım. Kimi zaman güldüm, kimi zaman hüzünlendim.

Pastadan çok fast food türü yiyecek bulabileceğiniz pastaneleri, karanlık, loş ışıklı gece kulübü havasında olup sadece alkolsüz içecek veren vitamin barları, ayakkabısının üzerine basıp hizmet eden dört yıldızlı otel görevlileri, ne zaman açık ne zaman kapalı olacağı belli olmayan kapısına vardığınızda bozguna uğradığınız kaleleri ve daha neler neleri ile bir başkaydı benim memleketim…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?