Bir çocuğun hesaplaşması
İnsanlar birbirinden hüzünlü hayat hikâyelerini içlerinde barındırıyorlar. Fazıl Bey’in öyküsü beni alt üst etti.
Kendisi erkek sığınma evinde yaşıyor. Elli dokuz yaşında. Alkol bağımlılığı onu çocuklarından, eşinden, işinden, hem de evinden etmiş. En büyük üzüntüsü ise on iki yaşındaki kızının ölümü…
İnsanlar birbirinden hüzünlü hayat hikâyelerini içlerinde barındırıyorlar. Fazıl Bey’in öyküsü beni alt üst etti.
Kendisi erkek sığınma evinde yaşıyor. Elli dokuz yaşında. Alkol bağımlılığı onu çocuklarından, eşinden, işinden, hem de evinden etmiş. En büyük üzüntüsü ise on iki yaşındaki kızının ölümü…
Artık ağzına alkol koymuyor. Ama çok geç. Kızı babasının alkolik olması nedeniyle bunalıma girmiş. Çözümü canına kıymakta bulmuş.
Bu haftaki yazım, alkolün pençesine düşmüş kişilerin çocukları içindir.
……………………………………………
Küçücük bir çocuksun! Okula gitmen yetmeyecek büyümen için. Biliyorum. “Daha küçüksün,” diyorlar. Bütün derdin büyümek. Sabırlı ol! Kitaplı, defterli günler de gelecek. Ama hep dinleyeceksin çocukları kaçıran Çingenelerin hikâyelerini. Hatta yatağının başında seni bekleyecekler.
Korkma! Sadece uyku vakti. Uyanacaksın eninde sonunda. Belki de bin yıl sonra. “Prensesim uyan,” diyecek annen. O hep başucunda olacak. Ama çaresiz ve yorgun olacak… “Okuyacak benim kızım. En iyi mevkilere gelecek,” diye dua edecek. Bir ders, bir teneffüs zili derken tükenip gidecek okul yolları.
Görüyorum seni! Sabah ayaz. Duraktaki tabelanın gıcırtısı daha bir kasvetli yapıyor havayı. Baban hazırlıyor günü her sabah. Gözlerin yarı kapalı kahvaltı yapıyorsun. Nefret ediyorsun okula gitmekten, oysa ne çok istemiştin.
Aklın onlarda. Akşam yine kavga ettiler. Bir şey yokmuş gibi uğurluyorlar seni. Mutsuz, kederli, çaresiz çıkıyorsun kapıdan.
Dinle bak! Şanslısın aslında. Kimsesiz değilsin. Annen baban yanında. Yatılı okullarda okumuyorsun sevgiden uzak.
Seni duyabiliyorum. Baban o, ne yaparsın. Görüyorum. Rakı kadehleri her akşam sofrada, biri gidiyor, biri geliyor…
Kadın, ezik, çaresiz… Ne bugünden, ne gelecekten ümidi var. Tek dileği kavga çıkmasın. Ve her şeye rağmen kocası eve gelsin.
Ağlamak istiyorsun, ağlayamıyorsun. “Erkekler ağlamaz,” demişler. Sen de sahip çıkmışsın söze. Erkek gibi yüreğin olmalı ki dünyayla başa çıkabilesin.
Baban ise bir canavara dönüşecek zaman içinde. İçinde. Çünkü henüz vakit var… Ancak zaman dediğin nedir ki?
Baban bir alkolik! Annen ise bir zavallı. Aklın sınıra gelmiş dayanmış. Yine de belli etme, her şey yolundaymış gibi davran! Oysa cinnet yanı başında.
Kadın sessizliğe bürünmüş, konuşmuyor artık. Ne zaman konuşsa dayak geliyor peşi sıra. Korkularla dolu bir hayata tutsak yaşıyor: Çocuklarını kaybetme korkusu, ortada kalma korkusu, ölüm korkusu…
Tahta köprünün üzerinde durup bakıyorsun evine, el sallıyorsun. Hep kaygılısın, sen yokken neler olacak? diye…
Büyümen gerek kaçıp kurtulman için. ‘Sokak çocukları’nı tanıma hiç. İmrendiğin şeye bak. Geç onları. ‘Pal Sokağı Çocukları’ ile idare et şimdilik.
Baban başgardiyan! Anahtar onda. Kapı kilitli. Sadece okula gitmene izin var. Üzülme! Şimdiden kazmaya başla toprağı. Elbet bir gün gün, ışığını gösterecek.
Unutma! Gelecek, hep okuyup kendi ayaklarının üstünde durmak üzerine olmalı. Tek çıkış yolu bu. Anneni görüyorsun. Kaybettiklerini… Güzel bir iş, sağlık, ruh… Gideni geri getirmene gücün yetmeyecek. Kazmaya devam et!
Görüyorum, geceleri kitaplara sığınıyorsun. Daha çok okumalısın! Daha çok çalışmalısın!
Baban bir melek! İnan bana, aslında kötü biri değil. Arkadaşları, “O bir melek,” diyorlar. Evet, öyle. Eğer içki içmezse…
Şişede durduğu gibi durmuyor ki meret. “Bir kadeh daha,” “Bir kadeh daha,” derken kadehlerin havada uçuşunu izliyorsun. Sonrası bağrışma, fırlatma, kırma, dökme…
Gece uzun, hiç bitmeyecekmiş gibi. Üzüntünü, kederini, gözyaşlarını atacak kadar vaktin var. Hiçbir şey olmamış gibi gitmelisin okula. Her şey yatağında kalmalı. Biliyorsun. Kimsenin babası seninki gibi değil, içki içmiyor. Senin ki de öyle olmalı. Bir şey belli etme etrafa. Çok sıkışırsan, “Ailede olur böyle şeyler,” dersin.
Onlara kızıyorsun! Her gün içki içen babana, ona başkaldıramayan annene, sürekli sorun yaratan kardeşlerine için için kızıyorsun. Bu kızgınlık zamanla nefrete dönüşüyor. Biliyorum, cehennem çukuruna düşmüşsün gibi hissediyorsun.“Ailem olmasa ne güzel bir hayatım olurdu,” diyorsun içinden. Sürekli düşünüyorsun. Bir kaçış yolu olmalı. Ama nasıl?
Eline bir kâğıt kalem alıyorsun. Başlıyorsun yazmaya. Baba eşittir bir şişe rakı, o da eşittir canavar. Anne eşittir ezik kadın, o da eşittir köle. Kardeş eşittir problemler yumağı. Aile eşittir cehennem. Annen hariç diğerlerinin üzerini çiziyorsun. Aslında tek istediğin bu çizgi gibi dümdüz bir hayat… Çare?
Yoksa? Kendini öldürmeyi mi düşünüyorsun?! Hayır! Mutlaka bir yolu olmalı. Ama ölmek değil çözüm! Unutma, onlar seni seviyorlar! Sadece kazmaya devam et! Yıllar sonra da olsa kurtulacaksın. Ancak, bugün yaşamak zorundasın önüne konulan hayatı. Elinden bir şeycik gelmiyor biliyorum. Çünkü sen küçüksün!..
1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay Haftası’nın sigara, alkol ve uyuşturucu gibi zararlı maddelerden uzak kalmak adına yeni başlangıçlara vesile olmasını dilerim.