Hesap yapmakla hesap sormanın farkı
Hesap yapmak, hesap adamı olmak, hesabını bilmek kavramlarının, doğru kullanılmadığını;
Hesap yapan hesap adamlarının da çarşı, pazar bilmediklerine inanıyorum.
Evdeki hesabın çarşıya uymaması bundan.
Kağıt kalemi elimize alıp kendi hesaplarımızı yaparken bile başkasının hesaplarını konuşuyoruz.
İçinde bulunduğumuz durumun sorumluları, her nedense hep başkası oluyor.
12 Haziran seçimi ile devam edelim.
Seçim den birkaç hafta öncesine, seçimden iki hafta sonra yeniden bakalım.
Süreç içinde ayrıntılarını fark etmediğimiz, bu zaman dilimini birlikte yeniden değerlendirelim.
Söze; Türkiye´de yaşanan seçim atmosferinin olgunlaşmadığı tespitine katıldığımı belirterek başlamak istiyorum.
Bu atmosferde, kimin neyi savunduğu, programları, adayların niteliği falan gibi konular çözülmüş gibi bir kenara bırakıldı, hesap adamlığına soyundu herkes.
Nasıl mı?
Başlangıçta, “AKP´nin amacı MHP´nin Meclis dışında kalmasını sağlamak.” Dendi.
AKP´nin planı boşa çıkarılsın diye insanlar, MHP için kaygılanır oldular. Hatta MHP´ye oy vermenin bir çözüm olabileceğini düşündüler.
Bir başka hesap;
“MHP´li seçmen kendi partisine küsüp kırılmıştı ama AKP´ye çok öfkeliydi, oylar CHP´ye akacaktı.” Şeklinde ifade edilen yaklaşımla birlikte, MHP´ye oy verip vermemeyi değerlendirenler, rahatladı. Kendilerini feda etmeleri gerekmeyecekti!
Farklı bir başka hesap;
AKP hızla geriliyordu. En önemli kanıt Erdoğan´ın gerginliğiydi.
Erdoğan kaşlarını çattı, sonuç; “AKP yüzde 40´ın altında”
Erdoğan´ın dili sürçtü, sonuç; “tek başına iktidar bile olamaz”
Erdoğan gaf yaptı, sonuç; “iki parti kafa kafaya”…
Gibi tespitler uzadı gitti.
Bu arada, Kürtler de yüzünü CHP´ye dönmüş, Karadeniz´de rüzgar ters esmeye başlamış ve Ankara´da Melih Gökçek´e oy verenlerin akılları başına gelmişti.
Hesap ortadaydı…
Mücadele etmekten çekinen, hak aramayı unutan, ülkede olup bitenlere göz kapatarak onların sonuçlarının hafifleyeceğini düşünen yüz binlerce kişi böyle siyaset yaptı.
Seçmen tercihleriyle özgürce oynayıp Meclis aritmetiğini dilediği gibi oluşturdu.
Hesap uzmanlarının en önemli bir diğer kozu ise mağdur edilen milyonlarca öğrenciydi.
YGS nedeniyle AKP gençliği zaten kaybetmişti. Bu gençlik AKP´ye oy vermezdi.
İnsanların elde kalem kağıt “ince hesaplar” yaptığı bir sırada, bir sabah açıklandı ki, seçmen sayısı on milyon artıvermiş!
Hesap uzmanları, çalışmalarına ara verdi.
Ama Bu nasıl olur? Diye sormak gelmedi akıllarına.
Çünkü onların uzmanlık alanı hesap sormak değil hesap yapmaktı.
İşte, o zaman anlaşıldı;
Hesap yapmakla, hesap sormanın farkı.