ADD’den ayrımcılık bildirisi
Türkiye tarihine bir kara leke oluşturan, yurttaş bilincine ulaşmış her insanı acılara boğan olayların arka arkaya anılacağı günlerdeyiz.
Sivas, Çorum, Kahramanmaraş katliamlarından oluşan insanlık dışı ve acı olayları yine yüreklerimiz yanarak anacağız.
Anılarımız bizi boğacak…
Ülkemizin en seçkin aydın, sanatçı ve gençlerini yitirdiğimiz olaylar.
Sözde inanç ve kültür farklılığı uğruna yaşanmış olaylar.
Yüz yıllardır aynı yurtlardan koparılmış, aynı göç yollarına düşmüş, aynı coğrafyaları paylaşmış, yan yana kardeşçe yaşamış, tarlalarında imecelere katılmış, fabrikalarında direnişleri paylaşmış, yurtlarını savunmada birlikte şehit olmuş, ortak ağıtlar, türküler yakmış insanlarımız birbirini vurup yakıp katledebilecek düşmanlıklara sürüklenmişler.
Bu akıl ve izan dışı durumu doğru anlamalı ve açıklamalıyız kendimize ve halkımıza…
Elbette anmak ve benzer acıları yeniden yaşamamayı istemek hakkımızdır.
Elbette olayların kışkırtıcıları, tetikçileri, arkasındaki güçler açıkça ortaya konmadığı ve hak ettikleri cezayı çekmedikleri için üzüntümüz sürecek. Sorgulayışımız sürecek.
Ne var ki, artık herkesçe bilinen bir yanını gözden kaçırmamalıyız.
Her yurt ve ulussever bilmektedir ki, bu ve benzeri olaylar, ulusumuzu oluşturan farklı etnik, dinsel, mezhepsel, kültürel kümeleri birbirine karşı kışkırtmak, hasımlaştırmak, düşmanlaştırmak bu yolla ayrıştırmak isteyen emperyalist güçler ve işbirlikçilerinin işidir. Yurttaşlarımıza kurdukları tuzakların acı örnekleridir.
Bugün de bu tuzaklar etkili olabilmekte, ulusumuza ve insanlığa hala acılar yaşatabilmektedir.
Irak, Afganistan, Mısır, Tunus, Yemen’de, yanı başımızdaki Suriye’de yaşananlar ABD ve AB Emperyalizminin bu tür farklılıkları kullanarak ulusları bölme ve çatıştırıp ayrıştırmaya dayalı tuzakları insanlık dışı boyutlarda sürdürmekte kararlı olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu olayların hiç olmazsa bundan sonra yaşanmaması ve yeni acılara düşmememiz için artık yeni bir tavır ve tutum geliştirmeyi başarmalıyız.
Bundan böyle hiçbir etnik ya da inanç farklılığı uğruna, hiçbir girişimci gücün, hiçbir tuzağıyla birbirimize düşürülemeyecek kadar sağlam bir yurttaş bilinci ve dayanışmasını geliştirmeliyiz.
Anma etkinliklerimiz, acıları tazelemeye, hasımlıkları artırmaya, gerilim ya da çatışma psikolojisi oluşturmaya katkıda bulunmamalıdır.
Çünkü, bizi birbirimize kırdırmak ve ayrıştırmak isteyenlerin hedefi, ülkemizde ve aramızda çağımızın en insanca ilişkileri olan sınıfsallık ve yurttaşlık bilincine dayalı bir dayanışma kültürünün oluşmasını önlemektir.
Çünkü yurttaşlık dayanışması yurt bağımsızlığımızı, sınıf dayanışması da emek ve ürünümüzün değerini korumayı güvenceye kavuşturur.
Bize başka ne gerekçe gösterirlerse göstersinler, bilmeliyiz ki; emperyalistler ve işbirlikçi güçler bu tür girişimlerle bizi bölmek ve dayanışmadan uzaklaştırmak için bu tür tuzağı kurabilirler ve katliamları yapabilirler ya da yaptırabilirler. Yaptırmaktalar.
Öyleyse, bundan böyle her etkinliğimiz bizi yurttaşlık ve emek dayanışmasına taşımalıdır.
Emperyalizm ve işbirlikçilerine karşı güçlendirmelidir.
Bağımsızlık ve toplumsal eşitlik, barış ve kardeşlik hedefine ulaştırmalıdır.
Yaşasın yurttaşlık dayanışması…
Yaşasın tam bağımsız, laik, demokratik Türkiye…!