Borç ekip haciz biçmek
Yenişehir’in köy kahveleri kışın daha neşelidir. Ceplerde çay parası olmasa da yaz için yapılan üretim ve kazanç hesapları ile umut yüklüdür herkes.
Nereye ne ekilecek? Hangisinden kaç ton alınacak? Kaça satılıp ne kadar para kazanılacak?
Üzerinde konuşulan konular sanal bile olsa mutlu olmaya yeter çoğu zaman.
Yapılan yaz programları doğrultusunda oluşan beklentiler, köylünün yüzüne yansır.
Peşin satmanın keyfini de bu kış hayallerinde yaşar köylü.
“Bu yıl vadeli satmayacağım” derken
Önceki yılda başına gelenleri hatırlar ama içinde bulunduğu huzur ortamını bozmak istemez.
Hiç kimse onun gelecek hesaplarını bozamaz. O, umutlarıyla oynanmasına izin vermez.
Şom ağızlılar vardır çevresinde ama onların söylediklerine aldırmaz.
Yapılması gerekenler bellidir ve yapacaktır.
Bu yıl onun ve tüm ailesinin kurtuluş yılı olacaktır.
Akşam yattığında da sürer çiftçinin gelecek hayali.
Mevcut borçlarıyla olası kazanlarını karşılaştırır kafasında.
Denk getirebilirse bütçesini, rüyalarının kâbusa dönüşmemesini dileyerek dalar derin uykusuna.
Gece gündüz, var gücüyle çalışır. Hayalleri gerçek olsun ister.
Beklediği günler geldiğinde durum pek de parlak değildir ama o çırpınır.
Kötümser olmak için yeterli kanıt yoktur.
“Düzelecek.” Der.
“Şimdi böyle ama değişecek” der.
Sürdürür bir süre daha umutlarını.
Ve bir gün çöker kalır köy kahvesinin sandalyesinde.
“Çalışarak battık” deyiverir.
Söylediğini düşünür, doğru bir tespit yapmıştır. İçinde bulunduğu durumu izah etmenin en kestirme yolunu bulmuştur.
Paylaşır herkesle bu ifadeyi.
“Çalışarak batmak” diye tekrar ederek.
Umutların tükendiği andır artık. Teslim olunmuştur. Nedenleri üzerinde bile durulmaz.
Neden bulma zamanı değil karar zamanıdır.
“Bu iş yapılmaz. Bir daha asla bir şey ekmeyeceğim” der ve rahatlar.
Yaşadıklarında, oy verdiği ve iktidar yaptığı siyasi partinin payı olduğunun farkında değildir;
AKP hükümetinin AB’ye verdiği taahhütleri yerine getirdiğini bilmez.
Üstelik tarımı bitirme pahasına ve ödün vermeden.
Avrupa Birliği’nin, 30-35 milyonluk tarım köylüsünün 10 milyona düşürülmesini istediğini, AKP hükümetinin de elinden gelenin en iyisini yaptığını anlamaz.
İçinde bulunduğu durumun tek açıklamasının bu olmasına rağmen.
Tarım ürünlerindeki ithalat yasağının kaldırılması ile kendi duruma arasındaki bağlantıyı kuramaz.
Tarım Ürenlerindeki milyon dolarlarla ifade edilen ithalatın, milyar dolarlara ulaştığını ve Türkiye’nin hiçbir üründe kendine yetemez hale geldiğini de görmez.
Yabancı tarım ve tohum firmalarının devreye girip Türkiye’de cirit atmalarına bir anlam veremez.
Sorunun kendisiyle ilgili olduğunu zanneder.
Bu iktidar döneminde ekilen-biçilen tarımsal alan azaldığını, tarımda çalışan sayısı düştüğünü ve tarımsal ihracatımız tarımsal ithalatı karşılayamaz hale geldiğinin de farkında değildir.
Bu yıl, çalışarak batmayı anlayanlar, kim bilir belki bir gün,
Yıllardır borç ekip haciz biçtiklerini de anlarlar.