ÖĞRETMENLER MUTSUZ
Hiç şüphe yok ki eğitim; ülke kalkınmasının en önemli unsuru.
Eğitim, ülke için olduğu kadar birey için de olmazsa olmaz bir öneme sahip.
Eğitimin kalbi ise öğretmen.
Öğretmenin toplumun ilerlemesinde önemli bir rolü var.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bu durumu kavrayan Atatürk’ün öğretmenleri maddi ve manevi yönden desteklemesinin nedeni bu.
Öğretmene verilen desteğin azalması 1950’li yıllarda başlıyor ve bu durum, eğitim sistemimizin istikrarlı bir biçimde büyümesini de engel oluyor.
Sonraki yıllarda da eğitim sistemimiz ve dolayısıyla öğretmenlik mesleği iktidar sahiplerinin dünya görüşlerine göre her dönem yeniden biçimlendiriliyor.
Eğitim sistemimizin ve öğretmenlik mesleğinin çağın koşullarına göre yenileşebilmesi, gelişebilmesi için bireysel çabalar önemli olmakla birlikte yeterli ve etkili değil.
Öğretmenlerin eğitim sorunlarının çözümüne tek başlarına kalkışmaları durumunda çeşitli cezalara çarptırıldıkları ve özellikle sürgüne gönderildikleri çok sık görülen bir gerçek.
Gerçi örgütlenme durumunda da öğretmenler benzer cezalarla karşılaşabilmektedirler ancak bu durumda, kendilerine maddi ve manevi alanda sahip çıkacak bir örgütleri (Sendika ya da dernek) vardır.
Bu bağlamda öğretmenlerin ülkemizin geleceğinde söz sahibi olabilmeleri için seslerinin en gür çıktığı dönemler arkalarında sendikalarının ve derneklerinin olduğu dönemler olmuştur.
2011 yılına gelindiğinde ise öğretmenin sorunları daha da karışık bir hal alıyor.
Günümüzde, öğretmen örgütlenmeleri zayıflatılmış, işlevini kaybetmiş ve öğretmen yalnızlaşmıştır.
Yapılan anketlerin sonuçlarına bakıldığında öğretmenlerin yüzde 78’inin borçlu olduğu görülür. Öğretmen, aldığı maaşla hayatını devam ettirecek durumda değildir.
Kimisi ev, kimisi otomobil, kimisi tüketici kredisi öderken kimisinin eş, dost, akraba ve esnafla başı derttedir.
Anketler; öğretmenlerin kendi ekonomik çıkarları da dahil olmak üzere hiçbir konuya ilgi duymadığını gösteriyor. Yüzde 85’i günlük gazete okumuyor.
Yarıdan fazlası tiyatro, sinema, konser gibi etkinliklere hiç katılmıyor, konferans ve panel izlemiyor.
Öğretmenlerin mazeretleri, zamansızlık, parasızlık ve yorgunluk başlıkları altında toplanıyor.
Yine anketlere göre;
Öğretmenlerin, yüzde 94’ünün bilgisayarı var. İnternet ve e-posta adresini düzenli olarak sıklıkla kullananların oranı yüksek.
Sadece yüzde 4’ü yeterli derecede yabancı dil biliyor. Tamamına yakını, televizyonlardaki öğretmen ve okul odaklı dizileri onaylamadıklarını ve öğretmenliğin imajını zedelediğini düşünüyor.
Yüzde 54’ü yılda bir takım elbise alabildiğini ve 100 liralık elbiseleri tercih ettiğini söylüyor.
Yüzde 54’ü kirada oturuyor.
Öğretmenin 2011 yılındaki durumunu anlamak için anket sonuçlarına bile gerek yok.
Öğretmen, bilinen sorunlarının yanında hiçbir anketle tespit edilemeyecek sorunları da var.
Öğretmenler mutsuz, okula giderken ayakları geri geri gidiyor.