ÇOK KONUŞUYORUZ AMA…
Çok konuşuyoruz.
Üstelik az bildiğimiz konularda.
Çoğu bilimsel değil konuştuklarımızın. Doğru bilgilere de dayanmıyor.
Birbirinden kopuk, kulaktan duyma, eksik ve tarafgir kaynaklara itibar ediyoruz.
Aslında, futboldan siyasete, hemen her konuda çok konuşuyoruz.
Bizi dinleyenler, konunun uzmanı bile sanabilir ama gerçek böyle değil.
Hiçbir konuda, bir başkasından daha az bilmiyoruz. Hemen her konuda konuşabiliriz.
Sadece konuşmuyor, konuşulanlara da inanıyoruz.
Çok konuşmamızın ve çabuk inanmamızın nedeni aynı.
Gerek konuştuklarımızı gerekse dinlediklerimizi test etmiyoruz.
Bunun için ne niyetimiz, ne zamanımız var.
Okumak için olmadığı gibi.
Rüya görüp gördüğü rüyayı yorumlayıp yorumlatanlarımız, günlük yaşamını gördüğü rüyalarla çelişmeyecek şekilde yaşamaya çalışıyorlar.
Bir de İçinde bulunduğu halin, rüya olduğunu bilmeyenler var.
En tehlikeli olanları ise gerçeği rüya, rüyayı da gerçek sananlar.
Ayırmak gerekir rüya ile gerçeği, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini, değerli ile sıradanı.
Kolay gibi görünür ama kolay değildir bunu yapmak.
Bunun için birey olmak, tek başına ayakları üzerinde durabilmek gerekir.
Niteliksiz insanların işi değildir velhasıl.
Niteliksiz insanlar, bugün başka, yarın başka biri olurlar ama hiçbir zaman kendileri olamazlar.
Başkası gibi olmaya çalışanların, başkası gibi düşünüp konuşan ve başkası gibi görünmeye çalışanların raf ömürleri kısa olur.
Uzatmak için kullanılan ilaçlar ise sağlığa zarar verir.
Ayrıca yorucu ve zahmetli bir iştir.
İnsanların hayal güçlerini zorlayıp kendilerini bir yerde görmeleri, daha sonra da o bulundukları yerin gerçek olduğuna inanmaları gelinen en tehlikeli yerdir.
Baktıkları aynanın bir örneğini, gösteri merkezlerinde bile bulmak mümkün olmaz.
İnsanlar, artı ve eksileri ile yaşam içinde yerini almaya ve bunlarla yüzleşerek yaşamaya çalışırken bu türler hiçbir dönemde buna yanaşmaz.
Ben bilirim, benden daha iyisi yok anlayışını, bunların vücutlarına kim enjekte etti bilemem ama bu halleriyle yalnız kalacaklar.
Doğal olmayan ve hiçbir zaman da doğal sayılmayacak olan bu anlayışın, bugün her zamankinden daha fazla deşifre edilmiş olduğu bilinmelidir.
Gelecekle ilgili umutlarımızın kaynağında bu vardır.
Günümüzde, bir değer olmak ile bir değermiş gibi görünmeye çalışmak arasındaki farkı örtmeye çalışmak artık her zamankinden daha zor.
Günümüz iletişiminin geldiği nokta, doğru ile yanlışın, eksik ile fazlanın, değerli ile değersizin farkına varılmasında önemli bir etkendir.
Kısaca, saklanabilir bir şey kalmamıştır.
Üç gün önce şöyle, üç gün sonra böyle konuşanlar için durum zorlaşmıştır.
Konuyu bağlayalım.
Dikkat etmek gerekir.
Akla gelen her konuyu doğru sanmak, bu nedenle akla geldiği şekli ile dillendirmek ve bunu hiçbir kurala bağlı olmaksızın yapmak doğru bir gidiş değildir.
Başkasından duyulmuş, yarım yamalak birkaç cümle ile konuşmak, sürdürülebilir değildir.
Hakkında konuştuğumuz konu ve kişiyle ilgili bildiklerimizin, test edilmeye ihtiyacı olabilir.