BİR ÇAY DAHA VER
Bir toplumu yok etmek istiyorsanız, onları amaçsızca üretmeye yönlendireceksiniz…
Aslında bu söz bile Türkiye’nin nasıl bir üretim modeliyle gücünün harcanmak istendiğini açıklamaya yetiyor.
Bilinenin aksine çok çalışmakla, çok kazanmak arasında doğru bir orantının olmadığını amaçsızca üretenler bilmiyor.
Ürettiğimizi satarak kazandıklarımız üretemediklerimizi almaya yetmiyor.
Türkiye’nin dört bir yanındaki köylüler gibi Yenişehir Köylüsü de çok çalışıyor. Sabahın en erken saatlerinde başlayan mücadelesi akşam karanlığının çökmesiyle son buluyor.
Günün yaklaşık 16 saatini toprağıyla, hayvanlarıyla geçiren köylü, uykusundan çaldığı son bir kaç saatini de tek eğlencesi olan köy kahvesinde değerlendiriyor.
Konuştuğu konular ise köylüye günün yorgunluğunu unutturmuyor.
Çiftçi, mazot fiyatlarını konuşuyor.
Çiftçi gübre fiyatlarını konuşuyor.
Çiftçi aldığı kredinin vadesini, kredisini ödeyemeyen komşusunun başına gelenleri konuşuyor.
Yenişehir köylüsünün Avrupa’daki meslektaşları, mahsullerini tarladan aldıktan sonra hasat festivali kutluyor. Tüm köyler bir araya gelip doyasıya eğleniyor.
Avrupalı köylü ay ışığında şarkılar söylerken Yenişehir köylüsü ürününü yok pahasına satmaktan ve masrafını karşılayamamaktan yakınıyor.
Kahveciye, “Bir çay daha ver” diye sesleniyor.
Köylünün okumaya, konuşmaya, fikrini söylemeye, siyaset yapmaya, dur demeye vakti bile kalmıyor.
Köylü, yaklaşık 600 üyesi olan Yenişehir Süt Üreticileri Birliği’nin 40 kişiyle kongre yaparak başkan seçmesine tepki verecek gücü bulamıyor.
Köylü, ekip biçtiği tarlasının hemen yanındaki arazinin hangi yabancılara, neden satıldığını bilmiyor.
Destekleme adı altında dağıtılan paraların aslında evine ekmek götüren küçük çiftçinin değil büyük sermayeli toprak ağalarının işine yaradığını fark edemiyor.
Milletin efendisi gecenin geç saatlerinde evine gidiyor ve uykuya dalıyor.
Uykuya dalmasıyla çok çalışılacağı ve amaçsızca üreteceği güne uyanması bir oluyor.