HAYALLERİNİZİ ERTELEMEYİN

Takip et: @tayfunsirman

Hayat bazı insanlara büyük zenginlikler sunuyor olsa da, seyahat etmek için hayatın zenginlik verdiği kişilerden olmanız gerekmiyor. Bir başka deyişle zenginlik seyahat edebilmenin ilk şartı değil.

Bilinenin aksine Avrupa halkları çok zengin oldukları için değil, meraklı ve istekli oldukları için Dünyayı gezmeye vakit ayırabiliyorlar. Batılı turistler birçoğumuza göre çok zengin veya işi gücü yerinde insanlar gibi algılanıyor olsalar da bunun doğru bir bakış açısı olmadığını söylemem gerekiyor. Onlar, seyahat etmek, keşfetmek, yeni yerler görmek ve farklı kültürler tanımak gibi arzularının ardından yüzlerce yıldır koşuyorlar.

Batılı bir turistle kısa bir süre sohbet etme imkanı bulursanız eğer, seyahat programlarının aslında ne denli mütevazı ve gereksiz harcamalardan uzak olduğunu görebiliyorsunuz. Yanına aldığı tek bir sırt çantasıyla veya bisikletiyle dünyayı turlayan gezginler, hangi şartlarda olursa olsun gezip görmenin mümkün olduğunu kanıtlıyorlar.

Bu tür seyahatler her ne kadar bizim alışkanlıklarımızdan uzak gibi görünse de yurt dışı seyahatleri Türkler için gün geçtikçe artan bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Ulaşım imkanlarının kolaylaşmasıyla birlikte yurt dışına çıkanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Ancak Türkler yukarıda sözünü ettiğim yöntemlerle değil, daha masraflı ve her adımda tur firmasının kontrolü altında olunan hazır yurt dışı paketleriyle seyahat ediyorlar…

İşim gereği çok ülke gördüm. Bu benim hayattaki en büyük zenginliğim. Gördüğüm ülkelerin sayısını ilk kez bu yazıyı yazdığım sırada hesaplama ihtiyacı hissettim. 2004-2012 yılları arasında 46 farklı ülkeye gitmişim. Kimilerine bir defa, kimilerine iki, kimilerine ise üç kez gitme fırsatım olmuş. Gezmeyi pek sevdiğim söylenemez ancak yeni yerler görmek, farklı insan tipleriyle tanışmak, dünyayı yerinde görmek farklı bir duygu ve bir süre sonra vazgeçilmez bir hal alıyor.

Belki de yazar Benian Çulhaoğlu’nun son kitabı “Herkese ve her şeye rağmen tek başına dünya gezisi” adlı kitabı işte bu nedenle ilgimi çekti. Aynı gazetede yazmaktan memnuniyet duyduğum Benian Çulhaoğlu çok sık yurtdışı seyahatleri yapan, gezmekle kalmayıp gördüklerini ve yaşadıklarını biriktiren biri. Seyahatlerinde edindiği tecrübelerini ticari bir kaygısı olmaksızın kitaplaştırmış.

Cinius Yayınları’ndan çıkan kitapta, 40’tan fazla ülkeye tek başına seyahat eden Çulhaoğlu, yalnız seyahat etmenin ayrıcalığını şöyle ifade ediyor:
“Sevgilileriyle, arkadaşlarıyla ya da aileleriyle tatil yapanlara yalnız seyahat etmek korkunç bir fikir olarak görünür. Aslında hiç de kâbus değildir. Aksine çok daha maceralı ve akılda kalıcı olur. Dünyanın dört bir yanında artık insanlar gruplar halinde gezmektense, tek başlarına yollara koyulmaya başlarlar.”

Seyahat etmenin, tek başına yeni yerler keşfetmenin püf noktalarına kitabında yer veren Çulhaoğlu gezip gördüğü bazı ülkelerde başından geçen ilginç olaylardan da söz ediyor. Gördüğü ülkelerin hiç birine tatil veya gezi amaçlı gitmemiş biri olarak itiraf etmeliyim ki kıskandım doğrusu. Gidilen ülkenin kültürünü, yemeklerini, yaşam tarzını, müziğini, binalarını gözlemlemek ve yakından tanımak…

“Görünen onca şey arasında öyle ışıklar, öyle renkler, öyle gölgeler vardı ki onların peşinden rüzgarlara kapılıp giderken yolculuklar uzayıp gitti…” diyor Çulhaoğlu ve tam da yarama basıyor. Görünen onca şeyin arasındaki ışıkları, renkleri ve gölgeleri fark edebileceğim, iş stresinden uzak bir seyahat planlamalıyım diyorum kendime. Tatil rahatlığıyla ve huzuruyla görülen yerler daha da akılda kalıcı oluyordur şüphesiz…

Ve “Hayallerinizi bir an önce gerçekleştirin, ertelemeyin. Endişelenecek bir şey yok. Hayatın kendisi zaten bir yolculuk değil mi?” diyen Çulhaoğlu’nun tavsiyesine uymaya karar veriyorum…

 https://twitter.com/TayfunSirman