TOPLUM SAĞLIĞI TEHLİKEDE
Türkiye’nin yıllık ortalama 20 milyon ton meyve ve 25 milyon ton sebze ihracatı olduğu biliniyor. Bu miktarın yüzde 5’lik bir kısmı ise ihraç ediliyor.
En büyük iki alıcımız Rusya ve Avrupa Birliği ülkeleri.
İhracatçılarımızın bu ürünleri Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerine sokmak konusunda yıllardır ciddi sıkıntıları bulunuyor.
Bunlardan en büyüğü ürünlerde tespit edilen zirai ilaç kalıntıları. Yapılan testlerde kalıntı limitlerinin aşıldığı tespit edilirse ürünlerin sınırdan geri gönderilmesine kadar varabilecek souçlarla karşılaşılıyor.
Bazı firmaların yaptığı yanlışlarla birlikte devletin ihracat politikasındaki plansızlıkları Türkiye’nin güvenilmez bir ticari ortak olarak anılmasına neden oluyor.
Yıllardır sebze meyve ihracatçısının korkulu rüyası olan zirai ilaç kalıntılarıyla ilgili sorun ne yazık ki yıllardır çözülemiyor.
Aslında problemin kaynağı belli. Türkiye’de üretilen sebze ve meyvenin sadece yüzde 5’lik kısmını yani sadece yurt dışına gönderilen kısmı teste tabi tutuluyor. Bu testlerin hangi şartlarda yapıldığı, ne kadar güvenilir olduğu ise tartışılır…
Devlet kendi halkının sağlığını hiçe sayıyor geriye kalan yüzde 95’lik kısımla ilgilenmiyor. İşin daha da kötüsü tüketicinin çoğu da bu durumdan habersiz. Hal böyle olunca ilaç kalıntısı barındıran ürünler, diğer ürünlerle karışıyor, sofralarımıza kadar geliyor.
Bahsettiğim ülkeler bu ürünlerde zararlı kimyasal kalıntılara rastlayınca ürünü derhal geriye gönderiyor. Bizlerse her seferinde kıyameti koparıyor, Rusya’ya, Avrupa’ya kızıyor, onları milliyetçilik yapmakla, Türk düşmanlığı yapmakla suçluyoruz.
Sadece yurt dışına gönderdiğimiz ürünleri değil, kendi tükettiğimiz ürünleri de teste sokmak işimize gelmiyor. İç piyasamızı gerçek anlamda denetlemek, göstermelik denetimlere son vermek aklımızın ucundan bile geçmiyor.
Daha hızlı mahsul alabilmek için her tür yola başvuran, türlü ilaçlar, kimyasallar deneyen çiftçide suç bulmuyorum. Çünkü ilaçsız ürün üreterek piyasa şartlarına ayak uydurmak mümkün değil.
Örneğin Rusya ve Avrupa Birliği ürünlerdeki ilaç kalıntılarına ait limitleri belli zamanlarda değiştirebiliyor. Bu limitlerin üstünde kalıntı barındıran ürünleri ülkeye sokmuyor. Bu değişiklikleri yaparken de önceden ilan ediyor. Türkiye’deki ihracatçı birlikleri de bu değişiklikleri üyelerine bildiriyor ancak bundan çiftçinin haberi bile olmuyor, olsa da pek önemsemiyor.
Aslında işin özünde kendi insanımıza verdiğimiz değer yatıyor. Bu değeri verdiğimizi göstermek de gerekli denetimleri yapmaktan geçiyor.
Bu saatten sonra “iyi ürün ihracata gider” mantığından kendimizi kurtarmalı ve Türk halkının da Ruslar ve Avrupalılarla aynı ürünleri tüketmesi için çalışmalıyız.