BALİ’YE HOŞGELDİNİZ!
Uzun yıllar Bali Adası’na gitmeyi hayal etmiştim. 2000 yılıydı, bir gezi planladım. Aslında planladım demek doğru değil. Nerede kalacağımı, ne yapacağımı, hava alanından ulaşımı ve hatta döviz kurunu bile bilmiyordum. Tayland, Singapur sonrası kalan sekiz günümü Bali’ye ayırmıştım sadece.
Allah’tan korktuğum başıma gelmedi. Daha havaalanında Balililerin cana yakınlığı ile tanıştım. Endişelenecek bir şey yoktu. Bali, huzurlu atmosferi ile beni kucaklaşmıştı.
Gezilmesi oldukça kolay bir yer. Tatil için de ideal. Her şeyden önce şirin mi şirin bir ada. Popüler bir turizm merkezi aynı zamanda.
Herkes yardımsever. Araplar gibi değiller. Kimi zaman bizim olduğumuz gibi abartılı ve çıkarcı bir yardımseverlikten de bahsetmiyorum. Gerçekten sıcak insanlar. Hemen herkes de İngilizce bilince kaynaşmak kolay oldu.
Oteller oldukça ucuz. Aslında hemen her şey çok ucuz. Gittiğimde bir butik otelde kalmıştım. Geceliği 25 dolardı. Hiç tatmadığım lezzetlerin bulunduğu, envai çeşit tropik meyvelerin sunulduğu kahvaltısı ise bir harikaydı. Hoş bir yüzme havuzu, tropik bitkilerle kaplı bir bahçesi vardı. Her gün odamı çiçeklerle süslüyorlardı. O ana kadar konakladığım en güzel yerdi.
Bali, sıra sıra pirinç tarlalarının bulunduğu, sayısız Hindu tapınağının yer aldığı, balta girmemiş ormanlarla kaplı bir ada. Bali işi resimleri, oyma süs eşyaları ve dini ritüelleriyle dünyanın en renkli yerlerinden biri. Meşhur Bali masajını ve meditasyonunu da unutmamak gerek.
Bali Adası’nın uzak olması nedeniyle uçak biletleri oldukça pahalı. Ancak, aylar öncesinden rezervasyon yaparsanız ucuz bilet bulabilirsiniz.
Bali deyince aklıma ne tropik meyveleri, ne de kumsalları gelir. Aklıma ilk gelen bankasıdır. Ve orada geçirdiğim dakikalar… Neden mi diyeceksiniz? Seyahate çıkarken yanıma çok fazla para almıştım. Harcamama rağmen Tayland ve Singapur oldukça ucuz olduğundan geriye epey bir para artmıştı. Onca parayı yanımda taşımak huzursuz ediyordu. Sokakta, plajda ve hatta denizde yüzerken bile parayı yanımda taşıyordum. Bilirsiniz şu su geçirmez para kutularını. Ancak ağzını iyi kapamamışım sanırım paralarım ıslanmıştı. 200 dolarımda kararmalar başlamıştı. Siyah lekeler oluşmuştu. Ve her geçen artmaktaydı. Tabii bu parayı hiçbir yerde kullanamadım. Kimse almıyordu. Diğer paralarda böyle olursa endişesi ile Bali’ye varır varmaz bir bankaya gittim. Orada yaşamadığımdan nakit hesabı açmıyorlardı. Ben de bir kasa kiraladım. Halkın ekonomik durumunun bozuk olması, bir garsonun 30 dolar aylıkla geçindiğini öğrenmem endişemi artırmıştı. Bir servetle gezmek doğru değildi. Kasaya paramı koydum. Ve sürekli gidip kasadaki paraları kontrol ettim. Kim bilir ne demişlerdir… Siz de yanlış anlamayın sakın. Çalınıp çalınmadığını değil, bakteri gibi üreyen siyah lekelerin oluşup oluşmadığını kontrol ediyordum…
Bali’de evler oldukça şirin. En çok da verandalı olanları sevdim. Mis kokulu çiçeklerle süslü bahçelerin içinde cennetin ortasında bir hayattı bu…
Bali, dünyada Müslüman nüfusunun en yoğun bulunduğu bir Hindu adası.
İnsanları örf ve adetlerine son derece bağlı. Tipik bir Bali kadınının uykusundan arta kalan zamanını törenlerle geçirdiği kesin.
Bu şirin adanın tek kötü yanı uyuşturucunun yaygın olması. Sokakta yürürken motosikletle yaklaşıp ot satmaya çalışmaları oldukça sık rastlanan bir durum.
Dünyanın hiçbir yerinde rastlamadığım bir gelenekleri var. Beyaz tenli ve güzel olan insanlarla fotoğraf çektirmek. Öncelikle bayanlarla tabi. Hele de sarışın olursa. Bir kere tamam dediyseniz yandınız. Bir sürü insan sizinle aynı kareye girmek için sıraya giriyor. İnsan kendini top model olarak görmeye başlıyor. Uğur getiriyormuş. Anlayacağınız, kadın, erkek, yaşlı, genç pek çok kişinin aile albümüne girdim.
Burada şifacılar çok. Pek çok farklı bitki yetiştiriyorlar. Derdi olan da şifada hayat bulmaya geliyor.
Bali’de insan kendini çok özgür hissediyor. Doğayla baş başa bir yaşam düşünün. Sadece güneşlenip, yüzdüğünüz, lezzetli meyve suları içtiğiniz, upuzun kumsallarında yürüdüğünüz bir cenneti yaşamak başka nasıl olabilir ki?
Buradaki ses dünyası ise bir harika. Akşamları cırcırböcekleri orkestrasına kurbağalar eşlik ediyor. Bir de sabahın köründe öten horozlar…
Tarihine bakıldığında hiç de cennetvari değil, her yerde olduğu gibi kan, şiddet burada da yaşanmış.
Ataerkil bir aile yapısı var. Bir arada oturuyorlar genelde. Boşanma sık rastlanan bir durum değil.
Giyim kuşama kimse önem vermiyor. Zaten hemen herkes turist. Sırtına bir şort bir tişört geçiren sokakta.
Batılı erkekler Batılı kadınlardan sıkılıp şirin mi şirin bu ufak tefek kızlarla evleniyorlar. Sanırım sadık kalacaklarını ve hayatlarını kolaylaştıracaklarını düşünüyorlar.
İşte, Bali cennetiyle tanışmam böyle oldu. O günlerde aldığım bir karar var. Bilmem gerçekleşir mi? Emekli olduğumda Bali’de yaşamak. Hala da değişmedi fikrim. Hayata bir başlangıç yapmak için iyi bir fırsat olsa gerek. Huzurlu ve son derece ucuz bir yer. Emekli maaşı ile rahat geçinebilirim diye düşünüyorum. Sıfır stres. Doğa olaylarına yakalanmazsam muhteşem bir hayat beni bekliyor demektir…
Tapınaklarını görmek, egzotik Bali yemeklerini yemek, kumsalın, güneşin tadını çıkarmak, kendinizi top model gibi hissetmek istiyorsanız bir gün mutlaka Bali’ye gidin. Beyaz teninizin kıymetini bilin. Güneşte de fazla kalmayın!
İyi çalışmalar
İyi çalışmalar
Çok güzel
Çok güzel
Çok güzel