ATATÜRK’ÜN YENİŞEHİR’E GELİŞ TARİHİ BELGELENDİ
Yayın hayatına dijital ortamda devam eden Yenişehir Gazetesi’nin Kasım 2012 tarihli sayısında, Atatürk’ün Yenişehir’e geliş tarihi, şüpheye yer vermeyecek şekliyle kanıtlandı.
Yenişehir Gazetesi yazarı Turgut Yüce 2003 yılından bu yana üzerinde çalıştığı sözlü tarih çalışmalarını belgeledi. Bilindiği gibi resmi kayıtlarda Atatürk’ün Yenişehir’e 15 Temmuz 1935 tarihinde İznik üzerinden bir kez geldiği öne sürülüyordu.
Konunun ayrıntılarını Yenişehir Gazetesi’nin sahibi Ali Bilgiç anlatıyor:
Turgut Yüce’nin Atatürk’ün Yenişehir’e bir kez değil iki kez geldiği konusunda 2003 yılından bu yana o günleri yaşayan canlı tanıklarla yaptığı söyleşiler sonucu Atatürk’ün Yenişehir’e ilk kez 20 Mayıs 1926 tarihinde geldiği belgelendi.
Turgut Yüce’nin Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 20 Mayıs 1926 günü Bilecik’ten Bursa’ya Yenişehir üzerinden geçişine tanık olanlardan Halıcı Veysel Uyanık’ın (1916-2008) anılarını ilk kez 2003 yılında dinlemiştim.
Yine aynı yıl içinde, Atatürk’ün Yenişehir’den geçişine tanık olanlardan Emin Lapacı (1915-2007) ve nihayet Köprühisar Köyünde ikamet eden Mehmet Çeri ile yaptığım görüşme de diğer görüştüğüm tanıkları doğruluyordu.
Üçünün de anıları birbirine benziyor, anlattıkları ise yaşları gereği 1926 yılının mayıs ayını işaret ediyordu.
Kesin tarihini ise, Bilecik’te görüştüğüm Hayati Uzun; Atatürk’ün Bozüyük’ten Bilecik’e 20 Mayıs 1926 tarihinde geldiğini ve aynı günde Yenişehir üzerinden Bursa’ya gittiğini söylemişti.
Şimdi bu anıları o günleri yaşayarak sırasıyla gün yüzüne çıkaralım:
Önce Veysel Uyanık’ın Bilecik Caddesi’ndeki halı mağazasına uğrayıp Cumhuriyetin ilk kutlamalarını,
Atatürk’ü görüp görmediğini ona sormuştum:
O da “elbette gördüm,” deyince çok heyecanlanmıştım.
Atatürk’ü gören bu gözlere sahip olan 87 yaşındaki canlı bir tarihle baş başa sohbet etmek benim için büyük bir keyif olmuştu.
Veysel Amca, o günü şöyle anlatıyordu:
“O zaman Hacı Tahir Ağa Mektebi 4’üncü sınıfında okuyordum. Öğretmenimiz Diliçıkık Musta Efendi
(Mustafa Nuri Günal), Başmuallim de Sait Beydi. Bizim okulun bütün talebeleri muallimler ve başmuallim olmak üzere Bilecik Yolundaki Zincirli Kuyu mevkiine gitmiştik. (Şimdiki Başoğlu Yağhanesinin bulunduğu yer). O yıllarda mezarlık orada değildi. İsmet Paşa Mektebi ile Kız Mektebi de (Süleyman Paşa Mektebi) oraya geldi. Üç mektebin talebeleri olarak yol kenarına dizilmiştik.
Zaman ilerledikçe kasaba halkı da Bilecik yolunu sağlı sollu doldurmaya başlamıştı. Hep birlikte Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorduk. Epey bir zaman sonra “geliyor” sesleri yükselmeye başladı. Bilecik Yönüne doğru baktığımızda, şose olan yolda yükselen toz bulutları O’nun geldiğinin işaretiydi. Bir taraftan alkış sesleri diğer bir taraftan sevinç çığlıkları etrafı inletiyordu. Yenişehir tarifi mümkün olmayan bir gününü yaşıyordu. Atatürk üstü açık olan otomobilin arka koltuğunda oturuyordu. Elindeki fötr şapka ile hepimizi selamlıyordu. O’nu görüp de etkilenmemek elde değildi. O bakışlar, o gözler, aman Allah’ım. Ömrümün en güzel günüydü o gün. Çok şükür ki dünyada eşi emsali olmayan, Büyük Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü görmek bana da nasip olmuştu,” deyip sözlerine şöyle devam etmişti:
“Atatürk Bilecik’ten gelirken Köprühisar Köyü halkının nasıl karşıladığını arkadaşım olan Mehmet Çeri”den (1915-2008) duymuştum:
“Köy halkına Jandarma Karakol Komutanı haber vermiş. Hatta beyaz bir beze (Gazi Paşa Sefa Geldiniz) diye yazıp bu bezi köprü girişine astırmış. O gün köyden hiç kimse işine gitmemiş. Uzun bir bekleyişten sonra Atatürk otomobiliyle oraya gelmiş. Otomobilinden inip köylülerle sohbet etmiş. Köyün imamı olan Derbentli Hafız Mustafa ise Atatürk’e; köyde genç insan kalmadığını, hasat zamanı köylünün zorlandığını, bu nedenle köy gençlerinin askerlik görevlerini kendi kasabasında yapmalarını arz edince;
Atatürk’te resmi kıyafetiyle soru sorana
‘Hoca efendi sende köylülerine: Ey cemaat! Bu günden itibaren herkes vakit namazlarını camide değil de, kendi evinde kılsın’ diye söyleyin demiş. Hoca da hatasını anlamış.
Daha sonra da Emin Lapacı (1915-2007) ile yaptığım görüşmede Lapacı Atatürk’ün Yenişehir’e gelişini şöyle anlatmıştı:
“Benim için ömrümde hiç unutamadığım en güzel hatıralarımdandır o gün. O zaman Belediye Başkanı annemin babası olan dedem Ahmet Efendi idi (Ahmet Hamdi Özeç). Kaymakam da Muhiddin Bey’di. Ben de İsmet Paşa Mektebi son sınıfındaydım. Baharın son aylarıydı. Yıl ise 1926 olabilir. Okulumuzun Başmuallimi Zeki Bey, öğretmenimiz de Hüsnü Beydi. O gün Gazi Mustafa Kemal Paşa Yenişehir’e gelecek diye, okulumuzun bütün öğrencileri ve öğretmenlerimiz hep birlikte sevinç içinde Bilecik yolundaki Zincirlikuyu mevkiine (Başoğlu Yağ Sanayinin olduğu yer) gittik. Yol boyunca sıralandık. Kasabamız halkı da yolun sağına ve soluna sıralandı. Bu kuyruk Kumluk Camiine kadar devam ediyordu. Zaman geçtikçe bu kalabalık daha da artıyordu. Bilecik Yolu dümdüz şoseydi. Ne vakit sonra, ‘geliyor’ nidaları ve ardından da alkış sesleri, Atatürk gelene kadar kesilmedi. Nihayet geldi ve bizim yakınımızdan geçerken üstü açık olan otomobilin arka tarafında oturuyordu. Elindeki fötr şapkasıyla da hepimizi selamlıyordu. O Yüce insanı ilk gördüğümde, heyecandan dilim tutulacak gibi olmuştu. Daha ileride arabadan indi, önde bulunan birkaç öğrenci arkadaşımızı severek sohbet etti. Rüya gibi gelip geçmişti,” diyor ve ekliyordu:
“O zaman 11 yaşındaydım. O günleri çok iyi hatırlıyorum. Çünkü her türlü eziyeti, düşman zulmünü çeken bilir. Her şeyin kıt olduğu yokluk yıllarında ne acılar, ne korku dolu günler geçirdik. Yunan zulmünde burası beş kez yakılıp yıkılmıştı. Bu vatan için az şehit kanı dökülmedi. Bizleri düşman zulmünden kurtaran, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına ne kadar şükretsek azdır. Onların kıymetini bizim kadar sizler bilemezsiniz. Cennet-i mekân, ruhları şad olsun” diyordu.
Diğer tanık olan Mehmet Çeri (1915-2008) ile görüşmek için Kıbrıs Gazisi Emekli Deniz Astsubay Başçavuş Kamil Öz ve Süleymanpaşa İlköğretim Okulu Emekli Müdürü merhum Hasan Bingöl (1951-2012) ile birlikte Köprühisar Köyü’ne gitmiştik. Burası Hasan Bingöl’ün köyü olunca, Mehmet Çeri’nin evini bulmak, ziyaret etmek çok hoş ve kolay olmuştu.
Hasta yatağından doğrulan Mehmet Amca’ya Atatürk hakkındaki düşüncelerini ve Veysel Uyanık’a anlattığı o günkü anılarını bize de anlatmasını söylemiştim. Mehmet Çeri titreyen sesiyle o anı şöyle dillendiriyordu;
“O zamanlar köyümüzde Jandarma Karakolu vardı. Gazi Paşanın Bilecik’ten geleceğini muhtara Jandarma Komutanı söylemiş. Muhtar da köylüye haber verince o gün kimse tarlaya gitmedi. Köprübaşında hepimiz toplandık. Çok da kalabalık olmuştu. Hasta döşeğinden kalkıp o haliyle gelenler bile vardı. Jandarma Komutanının ‘Gazi Paşa Hazretleri Sefa Geldiniz’ yazılı beyaz çarşafı köprübaşına asmışlardı. O zaman bu köprü tahtadandı. Burada epey bekledik. Kimse de bir yere gitmiyor, Atatürk’ü büyük bir sevinç ve heyecanla bekliyorduk.
Uzun bir bekleyişten sonra Atatürk geldiğinde hepimiz alkışladık. Arabasından indi. Köyümüzün ileri gelenleriyle kısa bir süre sohbet etti. Köyümüzün İmamı olan Derbentli Hafız Mustafa Efendi ise ‘Paşam köyümüzde genç insan kalmadı, mahsulleri toplamakta zorlanıyoruz.
Emir buyursanız da bu ovanın gençleri bundan böyle askerliklerini kendi kasabalarında yapsınlar ki, hasat zamanı ürünlerimizi telef olmadan ambarlarımıza koyabilelim’ deyince; Gazi Paşa’nın kızdığı yüzünden okunuyordu. Başında sarığı, üstünde cübbesi olan köyümüz imamına;
‘Hoca efendi sen de köyüne döndüğünde, ey cemaat bundan böyle vakit namazlarınızı camide değil de herkes kendi evinde kılsın diyebilir misin?’ sorusu karşısında, Hoca Efendi çok mahcup olmuştu. Ayrıca böyle resmi kıyafetle dışarıda dolaşılmayacağını da Hocaya hatırlatmıştı. Bu Cumhuriyeti kuran yüce insan bizim aramızdaydı o gün. Ömrümce O’nu hep sevdim. O’na yaraşır bir insan olmak için, Cumhuriyet Halk Partisinin neferi oldum. Gücüm yettiğince hiç bir karşılık beklemeden ömrümce çalıştım. Cumhuriyet Gazetesi’nin daimi okuyucusuydum. Şimdi ise 88 yaşındayım doğru dürüst gözüm görmüyor, kulağım duymuyor dışarı bile çıkamıyorum,” demişti.
Kurtuluş Savaşı sırasındaki çektiği sıkıntıları Yunanlıların yaptığı zulümleri anlatırken, gözlerini eliyle siliyor, sesi daha da titriyordu. “Atatürk olmasaydı bu topraklarda şimdi kimler olurdu.” diyor, bu uğurda ölen bütün şehitlerimize ve başta Atatürk olmak üzere bütün silah arkadaşlarına rahmetler diliyordu.
Bu sohbetlerimizden sonra Cumhuriyet tarihimize tanık olan bu büyüklerimizle ilişkilerimiz ömürlerinin sonuna kadar aralıklarla da olsa devam etmişti. Veysel Amca ile hemen hemen her gün buluşup, görüşürdük.
Arada bir Emin Lapacı ile buluşur sohbet ederdik. Aklımız estiği zaman üçümüz bir olur, ya Köprühisar Köyü’ne Mehmet Çeri’ye, ya da Osmaniye de yaşayan Hüseyin Kaplan’a (1915) ziyarete giderdik.
Ve son olarak da Bilecik’e gitmiştim. Yerel Tarih Araştırmacısı olduğunu bildiğim Bilecik Esnaf ve Sanatkarları Kefalet Kooperatifi’nin Eski Yönetim Kurulu Başkanı olan merhum Hayati Uzun’u ziyaret ederek, elimdeki Yılmaz Akkılıç’ın Atatürk ve Bursa adlı kitabının ilgili paragraflarını gösterip birlikte okumuştuk. Atatürk’ün 19 Mayıs 1926 tarihinde Bozüyük’e geldiğini, İbrahim Çolak’ın Kereste fabrikasının açılışını yaptığını, ertesi gün de Bursa’ya geçtiğini okuyup söylüyor. Bir taraftan da doğrudur diye tasdik ediyordu.
Kitaplığından mavi renkli geniş bir dosya çıkarıp; “Bu dosyada” diyerek, ilgili sayfayı açıp, okumaya başlamıştı.
“Atatürk 19 Mayıs 1926 tarihinde silah arkadaşı ve Büyük Millet Meclisinin de 2. dönem Ertuğrul (Bilecik) mebusu olan İbrahim Çolak’ın, kereste fabrikasının açılışını yapmak üzere Bozüyük’e gelmiş. O gece Bozüyük’te kalıp, 20 Mayıs 1926 günü de Vali Tevfik Bey ile birlikte Bozüyük’ten Bilecik’e gelmiş. Bilecik Vilayet Konağını ziyaret ettikten sonra Yenişehir üzerinden Bursa’ya geçmiş,” diyordu.
Bu dört anıyı sırasıyla merhum Yılmaz Akkılıç üstadıma anlattığım zaman,
“Araştırmaya değer bir konu, fakat elimizde belge olmayınca hiç bir şey yapamıyoruz” demişti.
Bu konu ile ilgili son hatırayı ise Yenişehir Belleği adlı kitabımı okuyan Necmettin Gençalp (1931) ile Mayıs 2011de karşılaştığımızda babasının da Atatürk’le ilgili anısı olduğunu belirtip, şöyle dile getirmişti;
“Babam Mustafa Gençalp (1902-1962) henüz 24-25 yaşlarında iken Yenişehir Postanesi’nde yeni göreve başlamış.
Atatürk’ün Bilecik istikametinden Yenişehir’e geleceğini o gün daireden öğrenmiş. Kasaba halkının da haberi olunca, bütün mektepler sivil halk ve resmi erkân, Bilecik yolunda toplanıp, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı uzunca bir zaman beklemişler. Postane de bu günkü eski yerinde imiş. Babam görevli olduğu için daireden de ayrılamıyormuş. Arada bir dışarı çıkıp halkın coşkusuna tanık olup tekrar daireye dönüyormuş. Nihayet Bilecik Yolu tarafından çığlık sesleri, alkışlar yükselince babam da daireyi bırakıp, Süleyman Paşa Türbesinin yanında beklemeye başlamış. Her taraf çok kalabalıkmış. Atatürk, Kumluk Camii önüne arabasıyla geldiğinde, aşağı inmiş. Maiyetine su ister gibi işaret yapınca, babam da, postaneye koşarak müdürünün masasındaki su dolu cam sürahi ile bardağı kaptığı gibi Atatürk’ün önünde bitmiş. Önce selamını verip, huzurunda doldurduğu bardağı ilkin babam içmiş, bardağı çalkalayıp temizledikten sonra da suyu bu kez Atatürk’e ikram etmiş. Atatürk bu durum karşısında çok memnun olmuş. Yaverine “Bu gencin adını not almasını,” söylemiş. Babası Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e su ikram etme şerefine nail olduğu için, Necmettin Ağabey de babasının o günkü gururunu yaşar gibiydi.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 20 Mayıs 1926 tarihinde Yenişehir’den geçtiğine tanık olan, geçtiğimiz dört beş yıl içinde yitirdiğimiz adı geçen büyüklerimizin bu anılarını belgeleyen; Değerli Araştırmacı Yazar Nezaket Özdemir’in Atatürk’ün Bursa’ya Gelişinin 90. Yıldönümü Nedeniyle Yayınladığı “Ulusal Basında Atatürk’ün Bursa Gezileri” adlı kitabını görmelerini çok isterdim.
Kitabın yayınlanmasında emeği geçen başta Nezaket Özdemir olmak üzere herkesi kutluyorum. Atatürk’e su ikram eden PTT Memuru Mustafa Gençalp Bundan böyle her 20 Mayıs’ta Atatürk’ün Yenişehir’e ilk gelişinin kutlanmasını ve gelenek haline gelmesini ilgililere önerirken, Yüce Önder Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ü 74. Ölüm Yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Haber / Fotoğraf
Kasım 2012 Tarihli Yenişehir Gazetesi
allah rahmet eylesin dedemin o yıllarda Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü gördüğü o günleri kendisinden defalarca anlatmasını isteyip sıkılmadan dinlemişimdir. kendisinin bu konuda hep şanslı olduğunu söylemişimdir….
allah rahmet eylesin dedemin o yıllarda Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü gördüğü o günleri kendisinden defalarca anlatmasını isteyip sıkılmadan dinlemişimdir. kendisinin bu konuda hep şanslı olduğunu söylemişimdir….
allah rahmet eylesin dedemin o yıllarda Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü gördüğü o günleri kendisinden defalarca anlatmasını isteyip sıkılmadan dinlemişimdir. kendisinin bu konuda hep şanslı olduğunu söylemişimdir….