Arif’in cahilliği değilse…
Okul kayıtlarının başlamışıyla birlikte şikayetler de başladı.
Konu her yıl olduğu gibi “kayıt parası”
İki ucu farklı bir konu.
Bir tarafında milli eğitim, diğer yanında öğrenci velileri var sanılıyor ama öyle değil.
Konunun “Farklı” olan her iki yanında da milli eğitimin kendi hiyerarşisi var.
Sorunun yaratıcısı da aynı, soruna çözüm önerirken büyüten de.
Yani; bakanlıktan başlayarak gelen milli eğitim hiyerarşisi.
En başında tabi ki siyaset var.
Milli Eğitim Bakanlığı, ülke genelinden yükselen şikayetleri değerlendirmiş ve ‘Kayıt Parası Timi’ oluşturmuş.
Amaç; okullarımızın kayıtlar sırasında aldıkları bağışları önlemek.
Yıllardır hep aynı konu.
Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı olarak il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri, koça koça harflerle bunun yasak olduğunu söyler, okul müdürlerini tehdit eder ama ne hikmetse bu kayıt paraları her defasında alınır.
Yasak olduğunu söyleyenler de bilirler ki okul yönetimlerinin bir başka çıkış yolu yoktur.
Kim ne söylerse söylesin bu paralar alınacaktır.
Adları değişir, yöntemleri değişir hatta dönemleri değişir belki ama bu para alınır.
Hal böyleyken ve bu hali herkes net olarak bilirken sözüm ona bu tedbirler neden dillendirilir.
Nedeni: En belirgin özellikleri, mevcut durumu farklı anlatmak olan siyasetçilerdir.
Onların ağzından çıkanı dinlemek diye bir alışkanlıkları yoktur.
Onlar, o anda neyi nasıl söylemeleri gerekiyorsa öyle söylerler.
Çoğu zaman da söyledikleriyle gerçeğin aynı olmadığını bilerek.
İşin aslı; okullarımızda toplanan paraları alt alta dizersek kayıt parasının kırkta bir olduğunu görürüz.
Çünkü yaklaşık kırk isim altında para toplanıyor okullarda.
Milli Eğitim, kendi hiyerarşisi içinde “para toplamak yasak” derken
Aynı anda, geriye dönüyor okul müdürlerine “yerel imkanlarla çözün” diyor.
Hatta okul yönetimlerinin başarısı bu ikinci direktifin yerine getirilip getirilmesiyle ölçülüyor.
Başarılı bir okul müdürü olmak, iyi para toplamak, okulun ihtiyaçlarını bir üst makama taşımadan çözmek olarak algılanıyor.
Okul müdürlerinin bu konudaki en iyi tahsildarları öğretmenler.
Okul müdürü öğretmeni kullanarak öğrenci ve veli üzerinde baskı oluşturuyor.
İtiraz eden öğretmenler ise ya dışlanıyor ya da okul ihtiyaçları sıralanarak ikna ediliyor.
Sonuç olarak her yıl, okul idarecileriyle veliler zorunlu bağışlar nedeniyle karşı karşıya geliyor.
Ülkeyi yönetenlerin söyledikleri ile okul yönetiminin tutumu arasındaki uyumsuzluk, okul yönetimini zan altında bırakıyor. Veli, bu uygulamayı okul yönetimine bağlıyor ve çatışma başlıyor.
Her okula bütçe ayırıp bunu, eğitim-öğretim dönemi başlamadan okullara göndermesi gerekenler, okuldaki müdür ve öğretmeni tahsildar gibi kullanıyor, sonrasında ise TİM kurup soruşturma başlatıyor.
Vatandaş da bunu ciddiye alıp okul müdürüne dalaşıyor.
Arif’in cahilliği değilse abesle iştigal.