Başımız sağolsun…
Başımız sağ olsun
Dokunmayın bugün bana.
Sorgulamayın.
Yorum da yapmayın.
Yaşadıklarımla ilgili hiçbirinizden tek bir cümle duymak istemiyorum.
Hak etmediklerimi, yaşadığımı düşünüyorum.
İsyankar halim üzerimde.
Umutlarım azaldı. yarına dair.
Önümü göremiyorum.
Zifiri bir karanlığın içinde gibiyim.
Geçen hafta,
Zeki Dörtkardeş’in ölüm haberini aldığımdaki duygularım bunlar oldu.
Sonra geçmişte yaşadıklarımızı düşündüm.
Zeki Dörtkardeşli yılları andım.
Çocukluk yıllarımın değil ama
Gençlik yıllarımın vazgeçilmezlerindendi Zeki Dörtkardeş.
Şairin dediği gibi
“kavgalı türkülerle büyüdük biz” onunla.
Dünyanın ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine, aynı yerden baktık,
Gördüğümüz sorunlara, aynı çözümleri önerdik.
Önermekle kalmadık, doğru bildiklerimizi anlatmak için,
Gecemizi gündüzümüze kattık.
Baktığımız yerde ülkemizin geleceğini gördük.
Yapılması gerekenler vardı.
Tedbir alınmalı, gereken yapılmalıydı.
Kolay değildi böylesi bir mücadelenin bireyi olmak.
Ülke sevgisi, insan sevgisi ile yaşam sevinci gerekiyordu.
Bizde hepsi vardı.
Hiç yorulmadık.
Bizim işimiz mi bunlar? diye sorgulamadık.
Ben yanmazsam, sen yanmazsan, diye başladık,
Uzun soluklu bir mücadele olduğunun farkında olarak,
Gerekeni yaptık.
Cesurduk, çalışkandık ve her şeyden önemlisi
Doğru bildiklerimizi, korkmadan çekinmeden,
Hep söyledik.
Bedel de ödedik.
Şikayet etmeden, çığırtkanlık yapmadan.
Çoğu zaman tek başımıza
Hiç düşünmedik kendimizi.
Onurlu yaşamayı seçtik, adam gibi ölmeyi göze alarak.
Eğri oturduk, doğruları konuştuk.
Anlayanlar anladı bizi,
Anlamayanların canı sağ olsun
Başımız sağ olsun