BİR BEDENDE KAÇ KİŞİ YAŞIYORUZ?
“Sonunda bir gece odamın ışıklarını söndürdüm. Bir mum yaktım. Masamın üzerine bir ayna koydum. Bütün rollerimin maskelerini kapının dışında bıraktığımdan emin olmak için odamın kapısını iki kez kilitledim.
Aynanın karşısına geçtim. Sadece masamın üzerindeki aynaya baktım. Bekledim. Kendimle yüzleşeceğim anı bekledim. Sonunda aynada kendimle baş başaydım. İlk kez, tüm rollerin arkasındaki BEN ile yüzleştim. İlk kez o gece, o ana kadar susturduğum BEN’i dinledim. Ruhumdaki yırtıklarla ilk kez çırılçıplak yüz yüze geldim. Yıllarca görmeye çalıştığım BEN ile karşı karşıya kalmıştım…”
Günlük hayatımızın içinde bir yarışçı durumundayız. Sürekli hedefler veriliyor, sorumluluklarımız artıyor, korkularımız var, gelecek kaygısı çekiyoruz…
Bütün bu karmaşanın içinde insan var, biz varız. Duygularımız, hayallerimiz var…
Aret Vartanyan’ın ‘anlam yüklü, bir o kadar öğretici’ kitabını birkaç gündür elimden bırakamıyorum. Hayatın bu koşuşturmacası, gürültüsü ortasında ruhuma iyi geldi.
Yaşama, varoluşumuza, günlük hayata, aşka cesur yaklaşımlar getiren ‘Bin Yüz Bir İnsan’, her gün büründüğümüz onlarca rolün zihnimizde, ruhumuzda ve bedenimizdeki yansımalarını bir roman kurgusunda anlatıyor.
‘Bir bedende kaç kişi yaşıyoruz? sorusu kitabın merkezini oluşturmuş. Cevabı hikâyenin içinde buluyorsunuz. Dünyayı algılama şeklimizi ve kendimizi keşfederek, değiştirerek neler yapabileceğimizi gözler önüne seriyor.
Hangi konumda olursa olsun insanın hiç bitmeyen arayışının, bir şeyler eksik hissinin nedenlerini isimsiz kahramanın yaşamına ortak olarak, aslında kendi hayatınızdan parçaları yaşayarak öğreniyorsunuz.
Vartanyan, son yıllarda sürdürdüğü Yaşam Atölyesi çalışmaları ile her şeyden önce kişinin kendini keşfetmesi ve kendiyle barışarak, kendini ifade edebileceğini savunuyor. Yaşam standardını yükselterek yaşamın her anının dolu dolu yaşanabildiği bir hayata doğru bireye eşlik ediyor.
Öğretilerin paylaşımının öneminden ise şöyle bahsediyor: “Karanlık bir odada, tek bir mum yakın ışık hızıyla yayılmaya başlar. Yanındakinin mumundan kendi mumunu yakan, diğer yanındakinin mumunu yakmak için uzatır. Hızla bir anda herkesin ellerindeki mumlar yandığında tüm alanlar karanlıktan aydınlığa geçer. Dünya içinde aynı şey geçerli. Aslında her birimiz varlığımızla bir mum ışığıyız.”
Herkesin kendi yaşamından bir şeyler bulabileceği kitapta birçok felsefe, psikoloji ve sosyoloji kuramı günlük hayatın içinden seçilmiş örneklerle okura sunulmuş. Tabii ki altın kurallar değil, ancak size bir ayna tutuyor ve yapacağınız içsel yolculukta eşlik ediyor.
Kitabı diğerlerinden ayıran en önemli özelliği sadece kitap değil, bir müzik ve klipi de içinde barındırması. Ve ünlü müzisyen Gökhan Kırdar’ın bestesini verdiği ‘Bin Yüz Bir İnsan’ için büyük film prodüksiyonu yapılmış olması.
Kitabın başka bir özelliği de arkasındaki barkot sayesinde okurların cep telefonları aracılığıyla kitapla ilgili tüm görsel ve içerik paylaşımlarına doğrudan ulaşabilmeleri.
Farklı ruh halleri içinde kucaklıyoruz yaşamı. Her gün onlarca role girerken, kendi kuklalarımızı yaratıyoruz aslında. Günlük hayatımızda onlarca kukla. Her rolün kuklası, bir insanın bin farklı yansıması gibi. Peki, biz kimiz?
Yaşamımızda yapmak isteyip yapmadığımız ya da yapamadığımız onca şey varken istemediğimiz birçok şeyi yaşamaya devam ediyoruz. Peki, biz ne istiyoruz?
Unutmamalıyız ki, tek bir hayatımız ve tek bir şansımız var… Hiçbir an geri gelmeyecek…