Bir Cumhuriyet dönemi girişimcisinin günlüğü
Kitap okumak, gündelik yaşamınızın olmazsa olmazlarından biri haline geldiyse, zaman içinde benim gibi seçim yapmakta zorlanmaya başlarsınız. Kitap eklerini takip edersiniz, kültür-sanat sayfalarını karıştırırsınız, kitapçının raflarında gezinirsiniz, boşunadır… Kitapların birbirine olan benzerlikleri bir süre sonra eski lezzetini yitirtir. Ancak günün birinde çok farklı bir şeyler okuduğunuzda belki de gereğinden fazla tekrar heyecan duyarsınız.
Kazım Taşkent´in (1894-1991) yaşam notlarından oluşan kitabını okurken yeniden coşkuya kapıldım. İnsanı o günlerin Türkiye´sine götürmekle kalmıyor, aynı zamanda yeni bilgilerle de donatıyor. Bitmesin istiyorsunuz.
Kitap, anı ya da biyografi türünde değil. Yazarın bir ömür boyunca tuttuğu notlar düzenlenerek okura sunulmuş. Hayatını kapsayan, bilgilerini, deneyimlerini, doğru bildiklerini ve yanlış diye altını çizmek istediklerini anlatmış satırlarda. Bir ders kitabı gibi çalışmak istiyor.
Günbegün biriktirdiği bilgi ve tecrübeler ışığında, hayatın tümünü kapsayan ilişkilerin sırlarını anlatıyor. Doğu ve Batı´yı duygu, düşünce ve davranışlarıyla yaşamın geniş çerçevesi içinde eleştiriyor. Politika ile ilgili görüşlerini açıklıyor. Atatürkçü düşünceyi kendine bir ışık olarak seçen yazarın genç kuşaklara aktarımı da güçlü ve besleyici.
Türkiye´nin Cumhuriyet döneminin önde gelen girişimcilerinden biridir Kazım Taşkent. Burslu gittiği Almanya´da kimya eğitimi gördükten sonra yurda döner. Alpullu Şeker Fabrikası´nı kurar ve işletilmesinde görev alır. Eskişehir ve Turhal Şeker fabrikalarını da kurarak işletmeye geçirir.
Başta Atatürk ve İnönü olmak üzere, dönemin bütün ileri gelenlerinin övgülerini kazanır. Şeker sanayiindeki on dört yıllık hizmetinden sonra yeni bir çalışma alanına yönelir. Doğan Sigorta Şirketi´ni ve Yapı ve Kredi Bankası´nı kurar.
Kırk sekiz yıllık çalışma yaşamını 1972´de noktalar. Ve 1940´tan itibaren tutmakta olduğu notlarını kitaplaştırma çalışmalarına yönelir.
Ekonomik ve mali konuların yanında, kültürel alandaki hizmetleri de övgüye değer bulunur. Almanya Cumhurbaşkanı Dr. Heinemann, kültürel ve insani alanda armağan ettikleri için teşekkür olarak Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı´nın “Büyük Haç” rütbesini kendisine verir.
Taşkent, hayatı boyunca ´insan´ı üzerinde durulması gereken büyük bir ilim konusu olarak görmektedir. Yaşamın her halinde duygu ve davranışları inceleyerek hayatın tümünü kapsayan ilişkilerin sırlarını bulmaya çalışır. Ve seksen beş yaşındayken biriktirdiği yaşam notlarından oluşan bu gizli servetini insanlara açar.
“Her yerde insanlar arasındayım, ama neden her yerde insanlığı arıyorum?” der 29 Aralık 1971´de ajandasına yazdığı notta.
“Hayvan tabiatlı insandan daha korkunç ve yırtıcı bir yaratık bilmiyorum. Hayvanın en vahşisi kendi için yaşar, ama insanın vahşisi, başkalarının da kendisi için yaşamasını ister,” der bir diğer satırda…
´Yaşayarak Öğrendiklerim´ başlığı altında yazdığı bir tespit de şöyle: “Unutmamak gerekir. Küçük adamlar her zaman büyük hatalar işleyebilirler. Büyük adamlar ise, küçük bir hata işlemeyecek kadar dikkatli olmak zorundadırlar.”
İnanların düşünmek için zaman ayırmadıklarından yakınan yazar, ´Düşünmek için Zamanım Oldu´ başlıklı bölümdeki tespitlerinden birini de şöyle kaleme alınmış:
“İnsan, çok yokluk içinde de çok bolluk içinde de cinayet işleyebilir. Sadece küçük bir fark var tabii. İnsan çok yokluk içinde başkalarının, çok bollukta kendinin katili olabilir.”
Kitabını küçük Doğan´a ithaf eder. Doğan, yıllar içinde pek çok kişinin Doğan kardeşi olmuştur. Onunla bir kardeşlik bağı kurulmuştur adeta. Taşkent´in 1939 yılında İsviçre´de çığ kazasında ölen on yaşındaki oğlunun adıdır Doğan.
Tek tesellisinin öldükten sonra ona kavuşacağı olduğunu söylemiştir her fırsatta. Onun anısına yayımlanır Doğan Kardeş Dergisi. Ve adı her çocukla birlikte yaşatılır. Uzun yıllar aralıklarla sürer. Bugün de içeriği farklı olmakla birlikte çocuklarla buluşmaya devam eder ´Doğan Kardeş´.
Yaşarken oğlunu bir gün bile aklından çıkaramasa da “Mutlu olabilmenin bir yolu da unutabilmektir,” dediği bu satırlar şuan bana iyi geliyor nedense?
Mütevazı bir derleme dediği hazine niteliğindeki eseri okumanızı tavsiye ederim: Kazım Taşkent´in kaleminden ´Yaşadığım Günler´´