Büyümenin başka yolu yok…
Evet, 12 Haziran günü önümüze bir sandık geldi. Ve biz o gün bir irade beyanında bulunduk. Bir karar verdik. Bir seçme yaptık ve bir şeyi kabul edip diğerlerini reddettik.
İşte o an, oy verme anı, hepimizin tepeden tırnağa siyasallaştığı en sembolik andı.
Kendi irademizi kabul ettirmek için rakiplerin iradesini zapt etmek ve bu durumu kalıcı yapmak için de onları silahlarından arındırmak gerekiyordu ve 12 Haziran günü bu yapıldı.
AKP tam üç aydır; Sivil toplum, demokrasi, uzlaşma, hoşgörü, diyalog, farklılıklara saygı gibi kavramları, içlerini boşaltarak bizi siyasal planda silahsızlandırmak amacıyla kullandı.
Amaç, seçmenin iradesini teslim almaktı ve bunu başardı.
12 Haziran pazar günü ; “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün”, “Aynı sudan içmişiz biz, aynı yoldan geçmişiz biz”, şeklindeki birlik, beraberlik, hoşgörü, empati, uzlaşma sloganları eşliğinde söylenen yalanlara itibar edildi. Bu anlamda AKP güven kazanmış ve bir kez daha halkın iradesini teslim almıştır.
Tüm yalanlar, tek mühür hareketiyle çöpe gönderilememiş ve AKP’nin 2023 rüyası, devam etsin istenmiştir.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü gayreti ile yarattığı fırtına, seçmenin oy vermesini sağlamamış, “sürprizlere gebe “olarak özetlenen seçim tahminleri tutmayıp anket şirketlerinin tahminleri doğru çıkmıştır.
AKP, yerel seçimlerde aldığı %38 oy oranının çok üzerine üstüne çıkarak, bir kez daha tek başına iktidar olmayı başarmıştır.
Aslında bu sonucu ve sonrasındaki olacakları seçim öncesinde görenler, söyleyenler, yazanlar oldu. Sorunun temelini göremeyenler ya da ifade edemeyenler gözle görünür bir neden aradılar
CHP`nin yıllardır sürdürdüğü ülke gündemine dair politikasındaki değişiklik beklenen oy patlamasını getirmedi.
CHP içinde bir türlü kurulamayan birlikte çalışma ortamı, yine sağlanamadı ve Kılıçdaroğlu ile gelen yeni ekip ile Parti teşkilatları arasındaki kan uyuşmazlığı seçim sonuçlarına yansıdı.
Genel merkez yönetimi, parti ile birlikte olabilecek bütün unsurları bünye içine dahil etmeye çalışmasına rağmen, teşkilatlar ısrarla bildiklerini okumaya devam etti.
Parti teşkilatlarındaki anti-demokratik yapı kırılıp değiştirilemedi.
CHP’nin aldığı oyları analiz edildiğinde; Kılıçdaroğlu öncesindeki teşkilatın, dışlanma ve bünye dışında kalma korkusunu görmek mümkündür. Kılıçdaroğlu, kendi örgüt yapısı dışında herkese bir şeyler anlattı ama teşkilatların direncini kırmayı başaramadı.
Ne yapılmalı;
CHP bünye dışındaki unsurlarla bağlarını yeniden kurmalı, güçlendirmeli ve en önemlisi yeniden yapılanmalıdır.
Parti örgütlenmesi bütünüyle gözden geçirilmeli, gerekirse üye yapısı yenilenmelidir. Bunlar yapılırken parti içi demokrasi çalışmalı, demokratik işleyiş sağlanmalıdır. Var olduğu bilinen antidemokratik tüzük hükümleri değiştirilmelidir. Bu yapılanmaya paralel olarak parti içi eğitim çalışmalarına başlanmalı ve her kademede görev yapan insanlara parti politikaları kavratılmalıdır.
CHP il ve ilçe örgütlerinin görevleri parti lokalinin açık tutulmasını sağlamakla sınırlı olmamalı, bulundukları merkezlerde etkin bir güç haline getirilmelidir.
Çevresinde olup bitenlere duyarsız ve teslimiyetçi teşkilat yapılanmasıyla bir yerlere varılmayacağı açıktır. Muhalefet anlayışı genel başkanın grup toplantılarında yaptığı konuşmalardan ibaret sayılmamalı hayatın her alanında kendini hissettirmelidir. Aksi halde parti olunması ve sonuç alınması mümkün olmayacaktır.
Geçtiğimiz 10 yıl içinde CHP teşkilatlarının muhalefet partisi gibi çalıştığını söylemek doğru olmaz. CHP teşkilatlarının karakteri haline gelen, seçimden seçime çalışma anlayışı değişmeli ve siyaset her gün yapılan bir şekle sokulmalıdır.
CHP tüm örgütleriyle her gün, her saat yaşamın içinde kalabilmelidir. Ancak böyle olması halinde yaşamın içindeki insanların sorunlarına ve çözümlerine dâhil olabilir.
Büyümenin başka yolu yok.