Hangisi daha itibarlı?
“Bir şeyler anlat da dinleyelim.”
Dinlemeye, anlamaya, öğrenmeye hazır bir insanın, merak içindeki halini anlatır.
“Anlat da ne anlatırsan anlat ” anlamında kullanıldığı sanılsa da bununla sınırlı değildir.
Çoğu zaman kendisinden bir şeyler anlatılması isteneni zora sokar. Bazen anlatacak ve söyleyecek bir şey bulamaz insan.
Bir şeyler anlatmanızı isteyenler de “ne anlatırsan anlat “anlamında söylemezler bunu.
Bir konuyla ilgili bildiklerini anlatması gerekenler vardır. Onların tavır koymaları beklenir. İş uzadığında ise uyarı gelir.
“Sen-siz bir şey söylemeyecek misiniz” der gibi bakılır yüzlerine.
Bir şey söyleme sorumluluğu ve zorunluluğu olanlar ise sevmezler bu cümleyi. Hazırlıksız yakalanma ve yanlış bir şeyler söyleme endişesi yaşarlar.
Onlar da bilirler ağızlarından çıkan yanlış bir sözcüğün, kolay yaşamlarına sıkıntı getireceğini.
Boş ver, şimdi sırası değil, bakarsın yanlış anlaşılır, “….. ile papaz olmayalım durup dururken” gibi cümleler de bu sıkıntının kanıtlarıdır.
Kendileri dışında söylenen sözleri, yapılan işleri içten içe benimserler ama açıktan “iyi söylemişsin” ya da “ iyi yapmışsın” bile diyemezler.
Bu biraz da kahraman arama merakımızdan kaynaklanır.
Biz hep bir kurtarıcı aradığımız için söylenmesi ve yapılması gerekenleri de başkalarının söylemesi ve yapmasını tercih ederiz.
Böylesi bir talep sonrasında anlatmaya başlayabilenler ve bu konuda kendine güvenenler bile başlangıçta içleri rahat değildir.
Her ne kadar kendisine konuşmasından yana bir talep iletilmiş olsa bile yine de tedirgin olurlar.
Buradaki tedirginliğin nedeni de farklıdır.
Anlatıcı, anlattıklarının ne kadarının anlaşıldığını, ne kadarının ilgi gördüğünü anlamaya çalışır.
Hem pot kırmadan konuşmasını sürdürmek hem de nasıl anlaşıldığını ya da anlaşılıp anlaşılmadığını sorgular kafasında.
Bu nedenle zaman zaman duraksar, dinleyenin davranışlarından sonuçlar çıkarmaya çalışır. Hatta “Beni dinlemiyor musun sen?” diye uyaranları bile olur.
Bu uyarı aslında yersiz değildir. Sorgulanması gerekebilir. Size; “ bir şeyler anlat da dinleyelim” diyenlerin asıl istediği bu mu diye.
İnsanlarımız son yıllarda hemen her konuda bir şeyler söylemekten yanalar.
Bir başkasına “ Konuş” derken bile asıl anlatmak istedikleri “ biraz susun, ben konuşacağım” olabilir.
Uzun süre dinleyici durumunda kalmış olanlar, konuşma ihtiyacı duyuyorlar.
Bu bazen o kadar abartılıyor ki, bir şekilde başladığı konuşmasını, uyarılmadan kesmek mümkün olmuyor.
Yani, insanımız dinlemek istemiyor. Kendisini dinleyecek insan arıyor.
Bunun nedeni her konuyu çok biliyor olması mı yoksa konuşacak kimse bulamaması mı bilmiyorum.
“Sohbetine doyum olmuyor” dediklerimiz ya çok azaldı ya da bizler “Ben sohbete sohbet demem ben konuşmadıkça” mı diyoruz.
Ortaya çıkan iki tip var:
İlkinde, konuşma sorumluluğu ve zorunluluğu olanların isteksizliği, çekingenliği.
İkincisinde ise kendisini konuşmak zorunda hisseden kişinin, özgüveni ve cesareti.
Hangisinin daha itibarlı sayıldığı ya da itibarlı sayılması gerektiğini, siz okurlarıma bırakıyorum.
ADD Yemeği 10 Kasım Günü Saat 12.00’da
Atatürk’ün 72. Ölüm yıldönümü nedeniyle hazırlanan anma programına Atatürkçü Düşünce Derneği, vereceği yemekle katkıda bulunacak.
10 Kasım günü anma töreninin hemen sonrasında öğretmen evi lokalinde vereceği ve kuru fasulye, pilav ve yoğurttan oluşan yemek ücretsiz olacak.
Yemek duyurusu yapıldı ama bir kez de ben hatırlatmak istedim.