İşsizlik deyince
Türkiye Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na seçildiği parti kurultayındaki konuşmanın ardından ‘işsizlik’ ve ‘yoksulluk’ sorunlarını tartışmaya başladı. İktidar çevrelerine göre Türkiye, küresel finans krizinin başlattığı fırtınadan en az etkilenen ülkelerden biri. Buna karşı çıkanlarsa büyük hız kaybeden büyüme ve artan işsizliğe dikkat çekerek Türkiye’de işlerin hiç de iyi gitmediğini savunuyor.
Ekonominin geleceğine ilişkin iyimser tahminlerde bulunan iktisatçılar dahi işsizlik ve yoksulluğun yapısal sorun haline gelerek orta hatta uzun dönemde önemini koruyacağı konusunda hemfikirdir.
Kaldı ki işsizlik istihdam sorunun yalnızca bir parçasıdır. Türkiye’de işgücüne katılım özellikle kadınların işgücüne katılımı zaten çok düşük düzeylerde gerçekleşmektedir. Kayıt dışı ve güvencesiz çalışma oranları çok yüksektir. Kriz ekonominin birçok kesiminde ücretleri aşağı doğru çekmiştir. İstihdamın önemli bir bölümü yarı-zamanlı, geçici, mevsimlik, yevmiyeli işlerden oluşuyor. Diğer bir deyişle yaygın bir toplum kesimi işsizlik ve işsiz kalma tehdidi kadar, yoksullaşma ve güvencesiz koşullarda çalışma tehlikeleri ile karşı karşıya.
Tarımsal üretime olan yatırımların azalması ve hayvancılığın önüne engeller konulmasıyla birlikte kırsal kesimlerden iş bulabilme ümidiyle büyük şehirlere göç edenlerin altyapı problemine neden olduğundan dem vuran hükümet, kırsal kesimlerde hayvancılığın, tarımın bitmesini ve büyük şehirlerdeki işsizlik problemini görmezden geliyor.
Sadece; iş aramayan kadınların işsiz olarak sayılmadığı düşünüldüğünde bile rakamların gerçeği yansıtmadığı gözler önüne seriliyor. TÜİK’in işsizlik verilerinde, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ile mevsimlik çalıştığı için işsiz durumda bulunanlar da işsiz olarak sayılmıyor.
Türkiye’de en zengin 25 ailenin serveti kriz fırsatıyla birlikte iki katına çıktı. Orta sınıfın ortadan kalkması ve yoksulluğun devamlı artmasıyla birlikte üniversite öğrencilerinin gelecekle ilgili ümitsizliği ise her geçen gün yayılıyor.
Artan servetler bir yana, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) raporuna göre; işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı, 2009 Eylül ayından itibaren Kasım 2009 hariç yeniden yükselmeye başladı. 2010’un ilk çeyreğindeki işsizlik ödeneğine başvuru sayısı Ocak 2008’e, yani kriz öncesine göre, yüzde 206 oranında arttı. 2008 yılı toplamında 381 bin 662 kişi, 2009 yılı toplamında ise 597 bin 806 kişi işsizlik ödeneğinden faydalanmak amacıyla Kuruma başvurdu.
Diplomalı işsizlik oranının her geçen büyüdüğü, 340 bin öğretmenin atama beklediği şu günlerde, kayıt dışı çalışmanın da aynı hızla yaygınlaşması; sorunun temelinin sistemin kendisi olduğunun önemli bir kanıtı oldu. Bir araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre; her 100 işsizden 6’sının öğretmen olduğu bilindiği halde, işsizlerin en gözde mesleğinin hala öğretmenlik olması insanların içinde bulunduğu çıkmazı bir kez daha gözler önüne seriyor.
Devamlı yeni üniversiteler ve yeni fakülteler açıp, işsizliği diplomalı hale getiren hükümet politikaları ise; birkaç yıl sonra diplomalı işsiz ordusuna yeni neferler ekleyecek.