Kadına karşı şiddete hayır!
Geçen yıl eşi ile çekilmiş bir fotoğrafı var gazetede. Yüzü gözü morluklar içinde, korkunun sararttığı yüzü… O şimdi hayatta değil.
Geçen yıl eşi ile çekilmiş bir fotoğrafı var gazetede. Yüzü gözü morluklar içinde, korkunun sararttığı yüzü… O şimdi hayatta değil.
Kocası tarafından sokak ortasında bıçaklanarak öldürmüş. 1,5 yıl önce yine kocası tarafından dövülmüş ve tecavüze uğramış. Kızının babasından bahsederken ki korku dolu ifadeleri…
Okurken bile insanın içini acıtan, tüylerimizi diken diken eden satırlar bir filmden değil, Samsun’da, Tokat’ta, Urfa’da, Türkiye’de, dünyada kadınların yaşadığı olaylardan biri sadece.
Bu ne ilk ne de son olacak.
Bıçaklanan, kurşunlanan, olmadı intihara zorlanan kadınlara ne zaman sahip çıkmayı düşünüyoruz.
Bu tip vakalar artık bir nebze su yüzüne çıkıyor; dayak yiyen, tecavüze uğrayan kadın artık utancını içine atmak yerine polise, jandarmaya, savcıya koşuyor.
Sonuç şimdilik kadınlar lehine fazla bir gelişme sağlamasa da bizlerin, kamuoyunun öğrenmesi açısından önemli.
Egemen gücün toplumsal dayanağı aile ile başlıyor. Şiddet de daha çok ailede meydana geliyor. Kimi zaman baba, kimi zaman ağabey, kimi zaman eş olarak karşımıza çıkıyor.
Sözde itaatsizlik, namus veya töre…
Eve geç kalınması, kapının geç açılması, kadının daha fazla gelirinin olması, erkeğin işsiz kalması, kumar, alkol… Daha pek çok sebep sayabiliriz kadının dayak yemesi için.
Günbegün biraz daha batağa saplanan eğitimli ama hala çaresiz kadınlarımız… Ekonomik özgürlüklerini kazansalar da maalesef şiddete maruz kalmaya devam ediyorlar.
Kimi zaman korkudan kimi zaman çocuklarının hatırına şikâyetçi olmuyorlar. Onların bu tepkisizliği şiddeti daha çok artırıyor.
Kadınlarımızın kişiliği ayaklar altına alınıyor. Çocuklarının, evde bulunan misafirlerinin, akrabalarının ya da sokakta yabancıların önünde şiddet görmek…
Sonrasında, geçirdiği travma, incinmişlik, aşağılanma ve gördüğü şiddetin yol açtığı ruhsal çöküşle baş başa kalmak…
Bu anneler nasıl çocuk yetiştirecek? Nasıl çocuklar yetiştirecek? Her gün can güvenliği tehlike altındayken, baba denilen adam en büyük tehdit unsuruyken…
O adamın çocukları da çoğu zaman aynı şekilde davranıyor. Çünkü babasından kişiliğe saygının ne olduğunu öğrenemiyor.
Kadın aileden de destek göremiyor. Yok, kocandır döver, yok komşular ne der boşanırsan. Çocuklara kim bakacak? Dul kadının yaşaması kolay mı?
Dayağı doğal karşılayacaksın, bir kenara çekilip susacaksın, her şeye rağmen karılık yapacaksın…
Nerede kaldı insan hakları, bireysel özgürlük…
“Şikâyetçi misin?” diye soran polislere, “Şikâyetçi değilim,” denilerek konu kapanıyorsa…“Pişmanım” diyen serbest bırakılıyorsa…
Kadın olması nedeniyle çocuklukta eğitim olanağı tanınmıyorsa…
Yaşamdaki asıl yeri, görevi, rolü “ev-koca-çocuk” diye belletilip kendi ve kişiliği gelişmesi önleniyorsa…
Fizyolojik güçsüzlüğü nedeniyle şiddete maruz kalıyorsa…
Taşlaşmış yüreklerde tensel bir varlıktan öte anlam taşımıyorsa…
Kadın erkeğin elinin kiri ise maalesef şiddet, taciz, tecavüz kadın için kaçınılmaz oluyor.
Şikâyetçi olmayarak olay kapansa da, aklanmış görünseler de, affedilseler de, toplumu karanlığa sürükleyeceği kaçınılmaz bir gerçek.
Devletçe, toplumca kadınlarımıza sahip çıkılmadıkça, onlara gerekli ortamlar yaratılmadıkça bu olayların önü alınmayacaktır. Kadınların feryatları duyulmalıdır artık!