KAFKA’NIN DÜNYASI
Sizlere bir yazardan bahsetmek istiyorum. Edebiyat tarihinin belki de en çok merak edilen, bunca sene, bunca kitabı ile büyük ilgi uyandıran. Çekoslovak romancı: Franz Kafka.
Prag, 1883 doğumlu. Anne ve babası Yahudi soylu bir aileden gelir. Yaşamının büyük kesimini bu şehirde geçirir. Hukuk eğitimi alır.
Çocukluk yıllarına bakıldığında oldukça güç bir dönem geçirdiği görülür. Baba baskısı altında büyümüştür. Yaşamı boyunca da onun istediği gibi bir yaşam sürdürür. Annesi de babasının değer yargılarını ve düşüncelerini kabullenmiştir. Zaten bu yargıları değiştirebilecek güce sahip değildir.
Her baskı gören çocuk gibi babasına mesafeli davranır, yaşamı boyunca ondan uzak durur. Nefretini içinde büyütür. Bu duygular onu besler. Yazar, yazar…
Kafka’nın babasıyla olan olumsuz ilişkileri eserlerinde apaçık görülür. Dönüşüm adlı eserinde de olduğu gibi. 1912’de yazdığı Dönüşüm, bir diğer adı ile Böcek, tüm eserleri içinde belirleyici bir yere sahiptir.
Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini konu alır. Toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş olan akışına karşı çıkan bireyin hüzünlü hikâyesidir anlatılan.
Groger Samsa, günün birinde kötü kâbuslar görerek uyanır ve kendini insan büyüklüğünde bir böceğe dönüşmüş bulur. Bu dönüşümle birlikte bütün hayatı alt üst olur. Normal bir insan değildir ve artık hiçbir işe yaramıyordur. Bu hali ile çalışamaz. Oysa evi geçindirmekle yükümlüdür. Ailesi tarafından dışlanır, eziyet görür.
Buradaki baba figürü, tıpkı babası gibi, her şeye gücü yeten ve baskıcı biri olarak tasvir edilmiştir. Hikâye Samsa’nın ölümüyle, ailenin rahat bir nefes alması ile son bulur.
Eserlerine bakıldığında annesinden alıntılara daha az rastlanır. Ancak pek çok kahramanı ailesinin, akrabalarının izlerini taşır.
Maceracı bir adamdır. Prag’ın karanlık sokaklarında dolaşmayı sever. Dışarıdan bakıldığında sosyal bir duruşu olsa da ruhsal bakımdan oldukça farklı bir kişilik sergiler. Kemikli bir yüzü, sert bir yüz ifadesi vardır. Fotoğraflarında güldüğü görülmez.
Kafka, Prag halkının yüzde onluk bir bölümünü oluşturan ve ana dilleri Almanca olan kesimin içinde yetişir. Bu nedenle eserlerini Almanca yazar. Anne ve babası gibi Çekçe’ye de son derece hâkimdir.
Gerçekdışı durumları ironiyle anlatması ile tanınır. Dönüşüm’de de böcekleşen bireyin kaderinin toplumca dışlanmak olduğunu ifade etmiştir.
Kafka’nın eserlerinde roman kahramanlarının yaşamları labirentleri anımsatır, sonlarının nereye varacağı bilinmez. Yapıtlarının en çarpıcı yanı, gerçeküstü hikâyeler olması ve gizemli bir dünya çizmesidir. Basit, günlük yaşamdaki olaylara yer verse de kendi kuralları ile kendi dünyasını yaratmayı başarmıştır. Onu diğer yazarlardan ayıransa bu Kafkaesk tarzıdır.
Kafka, yaşadığı dönemde geniş çevrelerce pek fazla tanınmıyordu. Yazarlığına ve yazdıklarına güvenmiyordu. Bu güvensizlik öyle boyutlara ulaşmıştı ki yazdığı eserlerin bir kısmını yayımlatmak yerine yaktı. Bununla da kalmayıp en yakın arkadaşı Max Brod’a kalan eserlerini ölümünden sonra yakmasını vasiyet etti.
Arkadaşı ve meslektaşı Max Brod’un onun hayatında farklı bir yeri olmuştur. Her zaman onun yanındadır. Hatta ilk kitabını basımevine birlikte teslim etmişlerdir.
Kafka, kırk yaşında akciğer kanserinden ölür. Brod, verdiği sözü tutmaz. Arkadaşının vasiyetine rağmen birçok eserini ölümünden sonra yayımlatır. Ne kadar doğru bir karar verdiği, su götürmez bir gerçek. Bugün Kafka okumayı ona borçluyuz…
* * *
Kafka okumaya Dönüşüm ile başlamanızı öneririm. Kafka’yı Kafka yapan eserini. Son derece sade bir dille yazılmıştır. Kişilerin psikolojik tahlilleri mükemmel bir tarzda yapılmıştır.
Can Yayınevi’nin bir verimi olan, herkesin kolaylıkla bir günde okuyabileceği bir kitap. Bu eserini okuyanlar Kafka’nın diğer eserlerini de okumak isteyecekler: Şato’yu, Dava’yı, Milana’ya Mektupları…