Dolar 34,6904
Euro 36,7503
Altın 2.961,86
BİST 9.652,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 14°C
Çok Bulutlu
Bursa
14°C
Çok Bulutlu
Paz 12°C
Pts 10°C
Sal 10°C
Çar 12°C

Klasiklerden ne kadar haberdarız?

Dünya klasiklerini ne kadar tanıyoruz?

Edebiyat derslerinde birkaç kitap okumuşuzdur. Ben kendi adıma söylersem; ikiyi üçü geçmez. Onlar da fazla kalın olmayanlarından.

Okullarda klasiklerin öneminin ve değerinin anlaşıldığı bir gerçek.

Klasiklerden ne kadar haberdarız?
25 Nisan 2011 23:54
A+
A-

Dünya klasiklerini ne kadar tanıyoruz?

Edebiyat derslerinde birkaç kitap okumuşuzdur. Ben kendi adıma söylersem; ikiyi üçü geçmez. Onlar da fazla kalın olmayanlarından.

Okullarda klasiklerin öneminin ve değerinin anlaşıldığı bir gerçek.

Öğretmenler dünya edebiyatını ve kültürünü tanıtmak maksadıyla her fırsatta klasiklerin okunmasını öneriyorlar. Tavsiyeden çok biraz dayatma gibi olsa da…

Öğrencilere sene başında okunması gereken kitaplar listesi veriliyor. “Okuyun, özetleyin,” şeklinde de ödevler…

Genelde klasiklerde o çağın dünyası, insanının görüşleri, hayat felsefesi soyut bilgiler olarak değil, ete kemiğe bürünmüş, canlandırılmış şekliyle sunulur. Tabi o atmosferi yaşamanız ve okumanın lezzetini alabilmenizde çevirinin katkısı büyüktür.

Çeviri bu kadar önemliyken öğretmenler kitap tavsiye ettiklerinde çeviriye ilişkin öneride bulunmuyorlar.

Tolstoy, Savaş ve Barış’ı yazdığında bilemezdi ki yüz on iki sayfa ile iki bin yüz altmış sekiz sayfa arasında yayımlanan yirmi yedi farklı kitap olacağını. Bu rakam, sadece Türkiye’de…

Alıp incelediğiniz zaman görüyorsunuz. Maalesef, çevirmenler kesip biçerek o dev cüsseli kitaplardan bir ucube ortaya çıkarmışlar. Birçoğunda sadece hikâye yer alıyor.

Ne yazık ki fiyat ve kolay okunması cazip geliyor öğrencilere.  Zaten okuyup öğrenmek yerine, sırf not için alıyorlar. Çevirinin önemini de bilmediklerinden, “Ha onu okumuşum, ha bunu,” deyip geçiveriyorlar.

Ders kitaplarına baktığınızda sunulma biçimi de çekici kılmıyor okumayı. Kısa bir özet ve metinden alınan küçük bir bölüm yeterli bulunuyor anlatmaya. Zaten edebiyat dersi olarak bir kitap okuma ve yorumlama saati hiç olmadı, olacağı da yok.

Yaz ayları yaklaşırken gazetelerin kitap eklerinde hangi kitapların okunması gerektiğine dair listelerde yayımlanır. Bunların içinde klasikleri aramayın, bulamazsınız.

Klasikler ders kitabı gibi görüldüğünden ve genelde sıkıcı bulunduklarından olsa gerek yaz aylarının listelerine giremezler.

Sadece klasik mi okunmalı? Tabi ki hayır. Aslında okuma listelerimizi kendimiz oluşturmalıyız. Bir takım tavsiyeleri de dikkate alarak. Ancak klasikleri de aralarına serpiştirmeliyiz.

Okumak, sadece yaz aylarının ya da hafta sonlarının faaliyeti olmamalı. ‘Yemek, içmek’ kadar gerekli.  Beynimizin de besine ihtiyacı olduğu unutulmamalı.

“Vaktim yok,” “Okurken uykum geliyor,” “Çok sıkılıyorum,” gibi bahaneler ileri sürüp kendimizi kandırmayalım. İnsan günde on sayfa okusa, ayda bir kitap demektir. On beş yirmi dakikamızı nelere harcamıyoruz ki. Otobüste giderken, öğle arasında, yatmadan önce… Fırsat yok değil.

İyi ki televizyon var. Bugün klasiklerin çoğunu film ya da dizi uyarlamalarıyla tanıdığımızı itiraf etmek gerek.

Aşk-ı Memnu dizisinin yayında olduğu günlerdi. Kitap eklerinin birinde okumuştum. Liseli bir kız, kitapçının vitrininde Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu adlı romanını görünce şaşırmış. Yanındaki arkadaşına göstererek, “Bak, dizinin kitabı da çıkmış,” demiş. Yanındaki arkadaşı da en az onun kadar şaşkınmış… Ne acı!

Bu kadar sözden sonra Suç ve Ceza’yı okumaya başlayacağımı söylemeliyim. Bir kır evine kapanıp 19.yüz yıl klasiklerini okumak fikride kulağıma hoş geliyor. Kahramanların ruhlarının, günümüze gelinceye değin nasıl bir bedenden bir başka bedene geçip durduğunu düşünmek…

Daha fazla söze gerek yok. ‘Klasikleri Neden Okumalı?’ kitabının yazarı Italo Calvino’nun dediği gibi, “Klasikleri okumak için ileri sürülebilecek tek gerekçe, klasikleri okumanın, klasikleri okumamaktan daha iyi olduğudur.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?