“Müsaadenizle çocuklar”
Sene 1988. Bütün Türkiye televizyon başındaydı. TRT’de yayınlanan 7’den77’ye programını seyretmek için milyonlarca insan evlerindeydi.
Sene 1988. Bütün Türkiye televizyon başındaydı. TRT’de yayınlanan 7’den77’ye programını seyretmek için milyonlarca insan evlerindeydi.
Hele çocukları görecektiniz… ‘Adam Olacak Çocuk’ bölümünü seyreden şimdilerin otuzlu yaşlara gelmiş yetişkinleri, süt içmeyi, diş fırçalamayı, otomobilin arka koltuğuna oturmayı o programda öğrenmişlerdi.
“Barış Manço Moda 81300” diyen Barış Ağabey, herkesi yanına çağırırdı. Kimimiz evinde, kimimiz ekranda ellerini havaya kaldırır, “On puan, On Puan” diye bağırırdık.
Aradan yıllar geçti. Bir gün geldi, güzel olan her şey gibi, o da bize veda etti. Ama onun söylediği bir söz vardı ki, onu ve onun gibileri aslında kaybetmediğimizi hatırlatır bize: “Bir insan en son ne zaman bahsedilmekten vazgeçilirse, o zaman ölmüş sayılır.”
Bahçe kapısından girdiğimde beni karşılayan, ellerinde ‘10 Puan’ yazılı tabela tutan ‘Adam Olacak Çocuklar’ ve ‘Arkadaşım Eşek’ti.
Şipşirin bahçenin güzelliğiyle büyülenirken, 19.yy Viktoryen tarzda yapılmış ev bana tanımlaması güç bir albeniyle, “Gel, o burada” diyordu. Hayatımın önemli bir kısmına şarkılarıyla eşlik etmiş, Barış Manço’nun yaşadığı gülkurusu ve beyaz boyalı ev karşımda duruyordu!
Barış Manço, Moda’da bu evde yapmıştı o değerli bestelerini. Birbirinden güzel o şarkı sözlerini burada yazmıştı. Şimdi ev bir müzeye dönüştürülmüş.
Gezerken, odalara, duvarlara, eşyalara saklanmış bazı duygu ve seslere rastladım…
Her katta ayrı bir Barış Manço karşıladı beni. Kiminde yazı masasında ‘Söylev’i okurken, kiminde, “O benim rüyam” dediği piyanosu başında… Kiminde aile babası, kiminde ise dünyaya seslenen barış dolu güzel insan…
Hemen her odada yer alan yaptığı yağlıboya tabloları, grafik çalışmaları sanatçının bambaşka yönlerini ortaya koyuyordu. Duvarlar sanatçının bestelerine kucak açmış, ancak yetmemiş yerlere taşmıştı.
Bir zamanlar oğlu Batıkan’a ait oda, ‘Adam Olacak Çocuk’ odası olarak düzenlenmişti. 7’den 77’ye programı eşliğinde hem zamanda, hem dünyada bir yolculuğa çıkıyorsunuz burada.
Modern Evliya Çelebi olan Barış Manço’nun seyahat ettiği ülkelere ait fotoğraflar, pasaportlar, uçuş kartları vitrinlerde… Pasaportundaki ‘mesleği’ kısmı düşündürdü beni; ‘işçi’ olarak yazılmış…
Özel notları gözüme ilişti; “Herkesin Dikkatine! Vaziyet şu durumdadır’ adlı Barışça bir başlık altında satırlar…
Piyanonun tuşlarına basarcasına çıktım merdivenleri… Salon, yemek odası, yatak odaları birbirinden değerli antika eşyalar ve tablolarla doluydu. Plak ve gitar şeklinde yapılmış vitrinlerde hayatı boyunca aldığı ödülleri, onunla bütünleşen kostümleri ve birbirine hiç benzemeyen tarzda takıları sergilenmişti.
Bodrum kattaki ‘Şövalye Odası’ hepsinden fazla ilgimi çekti. Orijinal tavanı ve taştan duvarları ile gizemli bir görünüşü vardı. Odanın atmosferinden esinlenen sanatçı, duvarları baltalar ve şövalye dönemine ait eşyalarla süslemiş.
Kışlık bahçede ‘Kurtalan Ekspres’ karşıladı beni. Bu mekân bir kafeteryaya dönüştürülmüş.
31 Ocak 1999 gecesi evden çıkmak üzere, ajandasını, cep telefonunu ve araba anahtarını yemek salonundaki masanın köşesine bırakır. 1 Şubat 1999’da da veda eder sevdiklerine…
Evden çıkarken bahçedeki ‘Domates, Biber, Patlıcan’ maketleri uğurladı beni…
Kadıköy Belediyesi önderliğinde, müze danışmanı şair ve yazar Sunay Akın, sahne tasarımcısı Ayhan Doğan ve Türkiye Halk Bankası’nın katkıları ile Barış Manço ismi Moda’daki bu evde yaşamaya devam ediyor.
Yirmi iki yıl önce, “Moda 81300” diyerek bizleri çağıran Barış Ağabey’in evine konuk olmak da varmış. Kim bilir kimler, kimleri konuk edecek bilinmez. İşte yaşam denen böyle bir şey…