ÖĞÜT VERMEYİ SEVİYORUZ
“Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?”
“Ümit…” diye cevap verir düşünür; “Zira bizi en son bırakan budur.”
“Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?” diye sorulunca,
“Başkasına nasihat vermek” diye karşılık verir.
Thales’in bu kısa anekdotundan sonuçlar çıkarmak gerekir.
İster anne baba olalım, ister eğitimci ister herhangi biri,
Öğüt vermeyi seviyoruz.
Kendimiz yapmayız ama öğüt veririz.
Nasihat etmek kolaydır.
Zor olan ise nasihati kabul etmektir.
Anne baba nasihatidir, öğretmen nasihatidir,
Deriz de,
Nasihatten ne kadar yararlandığımızı ifade edemeyiz.
Bunun nedeni, nasihati dinlediğimiz dönemde, onu alacak durumda olmayışımızdır.
Sorunun tamamı, nasihati alanla ilgili değildir.
Nasihat edene de bakmak gerekir.
Ne diyor? Ne zaman diyor?
Ve
Dedikleriyle ilgili kendisi ne yapıyor?
İnsanın kendisini, bilgili ve tecrübeli olarak nitelendirmesi, nasihat edecek değerde ve kapasitede olduğunu göstermez.
Ayrıca,
Yaşanan her olayı, ders alınması gereken bir olaya olarak da algılamamak gerekir.
Anne baba olarak çok bilgili ve tecrübeli olabilir,
Bu bilgi birikiminizi ve tecrübelerinizi de çocuklarınızla paylaşmak isteyebilirsiniz.
Bunun çok konuşarak yapamazsınız.
Çok konuşmak demek, anlatacak çok şeyiniz olduğu anlamanı gelmez.
Nasihat etmek, hayata dair, çarpıcı yaşam öyküleri ve deneyim gerektirir.
Kolay yaşamış insanların, yaşam tecrübeleri, nasihat değerini taşımayabilir.
Belki de bu nedenle kişinin ne söylediğinden ziyade, ne yaptığı önemli sayılır.
Doğruları söylerken yanlış içinde olmak mümkündür.
Bazen söylemesi kolay ama yapması zordur.
Bir işin içinde olmayanların nasihatleri, bu nedenle değersiz bulunur.
Başlangıçta olmasa bile sonrasında fark edilir.
Hiç değilse fark edildikten sonra dikkatli olunmalı,
Yanlışta ısrar edilmemeli, işin kolayına kaçılmamalıdır.
Yapmadıklarımızla ilgili verdiğimiz öğütlerin yararsızlığını,
Yine hayatın kendisi öğretir herkese.