Yalnızlık ve siz?
Yeni nesle bakın, gençler artık eskisi gibi değil. Kimse kimseye bağımlı yaşamak istemiyor. Kolay değil tabi, hayatın tam ortasında durup mücadele vermek.
Bağımsızlık yalnızlığı da beraberinde getiriyor. Önce üniversite, sonra iş hayatı derken bazen bir tercih olabiliyor, bazen de zorunluluk…
Yeni nesle bakın, gençler artık eskisi gibi değil. Kimse kimseye bağımlı yaşamak istemiyor. Kolay değil tabi, hayatın tam ortasında durup mücadele vermek.
Bağımsızlık yalnızlığı da beraberinde getiriyor. Önce üniversite, sonra iş hayatı derken bazen bir tercih olabiliyor, bazen de zorunluluk…
Maalesef hala yalnız yaşayan birisinden bahsederken, “Yalnız yaşıyor,” deniyor. Lafta bir şey yok tabi, maalesef dememin sebebi yüzdeki o ifade…
Bunu anlamış değilim. Bir arada yaşayan insanlar farklı kategoriye alınmazken, bireysel yaşam mücadelesi verenler ‘aç, susuz yaşıyor,’ gibi nitelendiriliyorlar.
“Vah, vah, yazık!”, “Eve gelince kapıyı açacak kimsesi yok,” “Hasta olsa bir su vereni olmaz,” sözcükleri sıralanırken yüzlere de o acıma ifadesi yapışıyor. Bunu dert edenler dayanamayıp ya bir gruba katılıyor, ya ailesinin yanına dönüyor ya da istenmeyen evlilikler yapıyor.
‘Yalnız yaşamak’ birçok Avrupa ülkesinde hayatla barışık, kendi ayakları üstünde durmayı başarmış, güçlü bir kişiliğin belirtisiyken bizim gibi kalabalık yaşamaya alışmış milletlerde zavallılığın göstergesi haline geliyor.
Oysaki kimse sormaz kalabalık içinde yalnız olanlara, “Mutlu musun?” diye. Mutludur, çünkü yanında birileri vardır. Bilmezler ki sevdiğimiz insanlardır bizi asıl yalnız bırakanlar.
İnsan, yaşlandığında zaten yalnız yaşamak zorunda kalıyor. O ana kadar bunu öğrenememişse-çoğunlukla da öğrenemiyor-sonrasında çok sıkıntı çekiyor. Çünkü o yaşa gelmesine rağmen birey olmayı öğreten olmuyor. Hep birisi ya da birileri onun için bir şeyler yapmış ya da birlikte yapmış oluyorlar.
Bebeklikten itibaren saksıdaki çiçek misali yetiştiriyorlar bizi. Genç oluyoruz, annemiz babamız yanımızda oluyor. Evleniyoruz, bu kez eşimize sığınıyoruz. Annemiz, babamız mı? Ölene kadar arkamızdalar. Yaşlanınca ise yanımızda, arkamızda kimse kalmıyor. Şaşırıp bocalıyoruz, bu kez de çocuklara sığınıyoruz.
Ne kadar zor ve yorucu bir süreç aslında… Hep birilerine bağımlı yaşamak…
Peki, yalnız yaşamaktan mutlu olan benim gibileri ne bekliyor hayatta dersiniz?
Yalnız yaşamak için öncellikle kendi kendinize tahammül etmeniz gerekir. Bu da sanıldığı kadar kolay değil. İnsan evladı bu, kendi canını sıkmakta üstüne yok.
Her şeyle mücadele etmeniz gerekir. En basiti tüm faturalar size gelir. Alışveriş faturası, elektrik faturası, hayatınızın faturası…
Hesap soracak, kavga edecek kimse yoktur yanınızda-bu da iyi tarafı aslında- sizi dinleyecek biri de.
Pek çok şeyi kendiniz yapmak zorunda kalırsınız. Perdeyi takmak, çöpü dökmek, sobayı temizlemek gibi… Akan musluklardan, borulardan falan anlıyorsanız siz bu işi kıvırdınız demektir.
‘Yalnızlık tembelliği’ diye bir şey vardır. Günlerce dışarı çıkmayıp tembel tembel oturanları bilirim. Bunlar enerjileri tükenmiş tiplerdir. Enerji alacakları birisi yoksa mum alevi kadar yanarlar, söndüklerinde kimsenin haberi olmaz.
Yalnızlık tembelleri ev işlerini sürekli ertelerler. Bulaşığı yarın yıkarım, ütüyü yarın yaparım, evi yarın temizlerim derler. Şansları varsa, sefil olmak üzereyken yardıma çağırdıkları birileri tarafından kurtarılırlar.
Bazıları yalnız kalmayı beceremez. Milleti ufaktan ufaktan eve toplar. Zaten herkesin canına minnet. Gidecek yer olsun yeter ki. Bu sefer de para yetişmez. Yiyenin içenin, eve girenin çıkanın haddi hesabı yoktur. Gel demesi kolaydır da git demesi imkânsızdır.
Yalnızken uyku düzeni diye de bir şey kalmaz. Evde uykusu gelen birisini görmediğiniz ve size kimse yat demediği için, bir türlü yatmak bilmezsiniz. Ya da tam tersi olur. Yapacak bir şey yok, konuşacak kimse yok deyip tavuklardan önce yatarsanız.
Yemek yapmayı bilmeyenlerdenseniz buzdolabınızın üzerinde yemek firmaların broşürleri bulunur. Buzdolabında da hazır kekler, meyve, süt, yoğurt gibi bir işleme tabi tutmanıza gerek olmayan ancak hayatta kalmanızı sağlayacak besinler…
Peki, yalnızlık size göre mi? Ne dersiniz? Bana sorarsanız, eğer tek başınıza,
güneşin batışını seyredip keyif alabiliyorsanız,
dalga sesleri kulağınızda ıslak kumlarda yürüyebiliyorsanız,
bir pastanın başına geçip mumları üfleyebiliyorsanız,
radyodaki spikerden kendinize bir şarkı isteyebiliyorsanız,
dans ederken iki kişilik gürültü yapabiliyorsanız,
aynada kendinize gülümseyebiliyorsanız,
mutlu olabilecek ruh var sizde diyebilirim.
Her şey bir yana aslında sorun yalnızlık değildir. Sorun, yapacak bir şeyinizin olmamasıdır. Sorun, bağımlı yaşamaya olan düşkünlüğünüzdür. Sorun, yalnızlıktan duyduğunuz keyfi paylaşacak kimse olmamasıdır…