Yazmaktan kaçmak yetse…
Değerli bir okuyucum ‘Bırak git yazmayı çizmeyi Hulusi Abi’ demiş…
Defalarca düşünmedim değil elbette…
Kudüs’teki ağlama duvarına giderek dua eden Yahudi misali…
Bilirsiniz kutsal bir kent olan Kudüs’te her dine mensup insanlar yaşamaktadır…
İşletmecisi Müslüman olan bir manavın önünden geçen Salamon’a sabah erkenden nereye gittiğini sorar dükkan sahibi Şaban…
Asıl adı Recep ama ben kimse üzerine alıp da küsmesin diye Şaban olarak değiştirdim, daha da uygun düştü…
Ağlama duvarına gidip Dünya barışı için Tanrı’ya dua edeceğini söylemiş Salamon…
Birkaç gün sonra tekrar sorduğunda ise esnaf, çiftçi, işçi ve köylünün Türkiye’deki gibi refah ve bolluk içinde yaşamasını Tanrı’dan dileyeceğini söylemiş…
Başka bir gün karşılaştıklarında ise hükümetin kendi yandaşı olmayanlara da yine Türkiye’deki gibi insanca davranması için dua edeceğini söylemiş bu seferde…
Şaban dayanamamış ‘Peki bir işe yarıyor mu bu yaptığın’ diye sormuş…
Salamon cevap olarak ‘Bana da duvara konuşuyormuşum gibi geliyor’ demiş…
Benimki de o hesap duvara yazı yazıyormuşum gibi geliyor bana da…
Kin ve nefret dolu bir Dünya’nın, entrikadan oldukça fazlasıyla nasiplenmiş bir ülkesinde araziye uymuş insanlarına boşuna bir şeyler yazmaya çalıştığımın farkındayım…
Ama bir gün bir okuyucumun beni düşünerek ‘Bırak bu halka yazmayı çizmeyi’ demesi bile hayatımda almış olduğum en büyük ödüldür…
Şu anda yetmiş milyonda iki kişiyiz…
Ama bir gün bu sayı değişecek…
82 Anayasasını % 90’dan fazla oy ile kabul edip de şimdi pişman olan ülkemin güzide insan evlatları, belki de gelecek seçimlerde ne Şam’ın Şaban’ı ne de Obama’nın yüzü diyeceklerdir…
Bir umuttur insanı yaşatan…
Orda, bir sandık var uzakta…
Sandık kimin bilinmez ama…
Ülke hepimizin…