YEDİ YÜZ YILLIK KÜLTÜREL DEĞERİMİZ
Bursa’yı hoş bir şehir olarak görmenin en güzel yolu sahip olduğu kültürel ve tarihi yerleri gezmek olsa gerek.
Davetkâr olduğunu söyleyemem şehrin. Ancak tarihi ve kültürel değerleri bakımından önemli bir yaşayan kent konumunda. Şehircilik ve güzellik konusunu ise erteleyelim şimdilik…
Bir Cumartesi günü Bursa’nın yağmurlu, puslu havasını bir kenara bırakıp turist misali gezintiye çıktım. Hayatını okumaya bir o kadar da seyahat etmeye adayan biriyim. Hal böyle olunca Bursa’ya gidiş sebebi de farklı oluyor insanın.
Yolum tarih kokan bir mekândan geçti yine. Bu kez Kılıç-Kalkan Müzesi’ndeydim. Böyle bir müzenin varlığından sanırım birçoğunuzun haberi yoktur. Henüz bir ay olmuş açılalı.
Yüz yıllarca yiğitliğin ve mertliğin sembolüdür kılıç-kalkan. Oyunun vatanı ise Bursa.
Şehir, 1326’da ok ve yaylarla, kılıç, kalkan ile alınmış. Tıpkı dizelerde olduğu gibi:
“O anlar kılıçlar kılıçlara, kalkanlar kalkanlara değdi,
Olanlar ki bir savaş değil, bir yiğitlik göstergesiydi.”
O günden bugüne kılıç-kalkan halk tarafından benimsenmiş ve halk oyunu haline gelmiş. Yedi yüz yıla yakın bir süredir de ilk günkü figürlerini koruyarak, aynı şekilde oynanmaya devam ediyor.
Oyunun en büyük özelliği müziksiz icra ediliyor olması. Kılıç ve kalkanın çıkardığı ses müziği yaratmakta. Dünyanın müziksiz oynandığı bilinen tek halk dansı.
Günümüze kadar önemli bir halk oyunu olarak yerini koruyor olmasında Bursa Kılıç-Kalkan Halk Oyunları Derneği’nin katkıları büyük.
Bursalı Mustafa Tahtakıran, öğrenci olduğu yıllarda medresedeki hocalarından öğrendiği kılıç-kalkan oyununu, gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında tanıtmaya çalışmış.
Önce halk evlerinde, sonra orta öğretim kurumlarında oyunu öğretmeye çabalamış.
Bu kültürel değerimiz, Atatürk’ün Bursa ziyareti sırasındaki talimatı doğrultusunda Cumhuriyet sonrasına taşınmış.
1950’lerden itibaren, ulusal ve uluslar arası etkinliklerde yer almış. 1956’da kurulan Dernek, gençlere kılıç-kalkan oyununu öğretmeye ve dünyada tanıtımını yapmaya başlamış.
İki kez dünya birinciliğini ülkemize taşımış.
Televizyonda izlemiştim ama dikkat etmemişim sanırım. Şimdi, gördüklerim ve okuduklarımla birleştiriyorum sahneleri: Sekiz on kişi arasında oynanan bir oyun ve iki gruptan oluşuyor. Yiğitler, önlerinde kolbaşı denen liderleri ile birlikte çıkıyorlar meydana…
Askerlikle ilgili belirli anlamlar taşıyan bu halk oyunu mücadelelerde aklın ve gücün denkliğini anlatırmış. Zaten askere gidenlerin kendilerini ağırlamaya gelenleri selamlamasıyla başlıyor oyun.
Bir diğer özelliği de kentin logosuna giren ilk ve tek figür olması. Günümüze gelinceye kadar, piyango biletinden, mektup puluna, sigara paketinden, hediyelik eşya ve kartpostallara pek çok yerde görmüşüzdür bu yiğitleri.
Kıyafetler; keçe külah, gömlek, cepken, potur, çorap, yemeni, silahlık, kuşak ve çoraptan oluşuyor. Halen Bursa civarındaki köylerde giyilmeye devam ediliyormuş.
Müze, Derneğin ve Belediye’nin katkıları ile kurulmuş olup şirin mi şirin, tarihi bir ev görünümünde. Müze Müdürü Ahmet Pekbakan karşılıyor beni…
İçerisi itina ile düzenlenmiş. Sergilenen pek az obje olmasına rağmen fotoğraflarla çok güzel anlatılmış bu eski halk oyunu.
Duvarlar etkinliklerden oluşan afişlerle donatılmış. İlk yurtdışı gösterisi 1958’de Pakistan’da yapılmış. Kraliçe Elizabeth’in 25.yıl Taç Giyme Töreni’ne katılan ekipten bir görüntü dikkatimi çekiyor. Bir diğer afişte ise Japonya Expo Fuarı, 1970 yazıyor…
Ahmet Bey’de gençliğinde kılıç-kalkan oynamış, yurt içinde yurt dışında etkinliklere katılmış. Şimdi de oğulları almış ellerine kılıç-kalkanı uzak diyarlara yol almışlar…
Zengin bilgi dağarcığı, coşkulu anlatımı fotoğrafların yaşandığı günlere götürüyor beni. Bu güzel ve anlamlı dakikalar için ona teşekkür ediyorum.
Ayrılırken okuduğum Dr.Ufuk Aydın’ın dizeleri ise tamamlıyor duygularımı:
“Bu yiğitlik gösterisinden nasibini bilcümle meydan aldı.
Bu yiğitlik gösterisinden bana miras bir Kılıç Kalkan kaldı.”
Bu mirası korumanın, Türk kültürünü yaşatmanın en güzel örneği bu müze olsa gerek…
ya banane bursadan offffffffffffffff
ya banane bursadan offffffffffffffff