YİYİNTİ ÇOK AMA…
Recep amca, babamın iyi bir arkadaşıydı.
Bunu, kendisini tanımadığım tarihlerde, gıyabında yapılan sohbetlerden bilirim.
Toz kondurmaz, söz söyletmezdi babam, Recep Amca’ya.
Önemliydi, kıymetliydi ve saygıdeğerdi onun için.
Bana doğru yöneldiğinde anladım, konuşmak istediğini.
“Sen Şükrü’nün oğlu değil misin?” diye sordu.
Çok tedirgindi. Bir şey söyleyeceğini anladığımda;
“ Bir yere oturalım, anlatacaklarım var” dedi.
Oturduk ve anlattı:
Babam uzun süredir yollardaki çöp konteynırları karıştırıyordu ve Recep Amca, babamın durumunu hiç beğenmiyordu.
Bana, bilgimiz olup olmadığını ve ne yapılacağını soruyordu.
Konuyu ilk kez duyduğumu ve çok şaşırdığımı ama öğrenip kendisine de bilgi vereceğimi söyledim.
Babamla olan ilişkime güveniyordum. Bu durumu doğrudan da sorabilirdim ama öyle yapmadım.
Sormak yerine görmeyi seçtim.
Çok sürmedi ve babamı, tıpkı Recep Amca’nın anlattığı gibi çöp konteynırının başında gördüm.
Kapakları açıyor ve eğilerek çöpleri karıştırıyordu.
Yaklaştım ve sordum.
Ellerini, cebinden çıkardığı mendile sildi ve yürümeye başladı. Bir taraftan onunla yürüyor bir taraftan da anlatacaklarını merak ediyordum.
“ Bu çöp arabaları yapıldığından beri kedi köpek aç geziyor. Onların yiyeceklere ulaşmaları için kapaklarını açıyorum ama bu da yetmiyor. Çöpleri poşet torbalarla atıyorlar, hayvanlar onları açamıyor.” Dedi.
Konuyu anlamıştım. Boynuna sarılıp öpmek geldi içimden.
Babamın yanında yürürken çocukluk yıllarıma döndüm.
Dedemin her hafta Salı günü şehre gelirken beraberinde getirdiği kedi ve köpekleri düşündüm. Onun nedenlerini de sonra öğrenmiştim dedemden. “Şehir yerinin yiyintisi çok olur” demişti dedem, getirme nedenlerini anlatırken.
Hayvanlarla ilgili aynı endişeyi, babamda görmüştüm.
Köyde durum farklı.
Yediğini yersin, yemediklerin ya da yiyemediklerinin müşterisi çoktur.
Büyük ve küçükbaş hayvanların yanı sıra her köşede bekleyen kedi ve köpekler vardır. Artan yiyeceklerin, pay edilmesi işi de yine yiyecekleri götürene düşer.
Aksi halde biri yer biri bakar ve kavga çıkar. O nedenle de yiyecekler ya tasnif edilir ve ona göre dağıtılır ya da birisi, yiyecekler tükenene kadar refakat eder.
Ancak bu şekilde, tavuk bile karnını doyuracak yiyeceğini bulabilir.
Sonuç olarak şehrin, eskisinden daha çok yiyintisi vardı ama bunun hayvanlara bir yararı yoktu. Babam sorunu fark etmiş ve kendi ürettiği çözümle katkı vermek istemişti.
Babamla konuşurken sadece çocukluk anılarımı hatırlamadım, günümüz hayvan severlerini de andım. Samimi olup olmadıklarını merak ettim.
Bir de hayvanları babam kadar sevip sevmediklerini.